Blake Belcher
Rp Sevgilisi : Her gün yeni bir tane.
Mesaj Sayısı : 175
Kayıt tarihi : 14/06/10
Özel
Rp Puanı:
    (95/100)
 |  Konu: Mitoloji Dersi | Yedinci Sınıflar | Birinci Ders  Salı Haz. 05, 2012 10:19 pm | |
|  - Hava: Ilık bir sabah.
- Saat: Dokuz civarları.
- Konu: Truva Savaşı
Profesörün Konuşması: Günaydın sevgili yedinci sınıflar. Bu sene diğer profesörlerinizin dediği gibi –eminim demişlerdir- FYBS sınavınız var. Buna hazırlanmanız için sizi bu sene fazla zorlamayı düşünmüyorum. Bu senenin ilk ders konusu Truva Savaşı. Truva’lı Paris’in Sparta Kralı Menelaus'un karısı Helen'i kaçırması sonucunda Yunanlıların Anadolu'daki Truva kentine saldırmasını konu alan savaştır. Savaş, Yunan mitolojisi ve edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir ve detayları Anadolu'lu ozan Homeros'un İlyada ve Odysseia adlı destanlarında anlatılmaktadır. İlyada, on yıl süren savaşın son bir aylık dönemini en ince ayrıntılarına kadar anlatırken Odysseia, Yunanlı komutanlardan Odysseus'un Truva'nın düşüşünden sonra vatanı İthaka'ya yaptığı yolculuğunu dile getirir. Bu ara bilgiyi verdiğime göre savaşa devam edebiliriz. Zeus, düzenlediği bir toplantıya tanrıçalardan Eris'i davet etmez. Bunun üzerine Eris, toplantıya altın bir elma göndererek, bunun "en güzel tanrıçaya" verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris'e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris'in seçmesini ister. Paris altın elmayı Afrodit'e verir. Karşılığında Afrodit, "tüm kadınların en güzeli" olan Helen'i, Paris'e aşık eder. Paris, Sparta'yı ziyaretinde Helen'e aşık olur ve iki aşık birlikte Truva'ya dönerler. Kendilerine hakaret edildiğine inanan Yunanlılar, Menelaus ve ardeşi Miken Kralı Agamemnon önderliğinde Aka (Yunan) ordusunu toplar ve Truva'ya bir sefer düzenler. Helen'in iade edilmesi ve kendilerine tazminat ödenmesi tekliflerine olumlu yanıt vermeyen Truvalılar ile uzun ve zorlu bir savaşa girerler. Savaş böylece on yılını doldurduğu halde hala uzayıp gitmektedir. Akhilleus’un oğlu Neoptolemos katılırsa savaşın sona ereceği şekilde çıkan bir söz üzerine O da savaşa katılmıştır; fakat savaş hala sürüp gitmektedir. Bunun üzerine kurnaz Odysseus Truva atı fikrini öne sürer. Bu tahta at Epeios tarafından yapılır ve Truva kapıları önüne bırakılır. En iyi Aka kahramanı Neoptolemos bu tahta atın karnında saklanmışlardır. Aka ordusu ve casus Sinon’un planı neticesinde Truva şehrine girerler ve şehri ateşe verirler. Priamos ve sağ kalan öteki oğulları öldürülür. Neoptolemos Hektor’un oğlu Astyanaks’ı surlardan aşağı atar. Bütün Truva kadınları ve çocukları esir alınır. Evet savaşımız böyle. Sizden istediğim Truva Savaşı'nı kısaca özetlemeniz. Şimdi başlayabilirsiniz.
- Puanlama:
Renklendirme: 5 Puan
Betimleme: 15 Puan
Uzunluk: 5 Puan
Noktalama ve yazım yanlışları: 10 Puan
Akıcılık ve İçerik: 15 Puan
- Not::
Beni lütfen konuşturmayınız.
| |
|
Jacques Bratčikovaite
Lakap : Jac for everyone.
Rp Sevgilisi : Çok eşlilikten yanayım ama.. Acting like a couple with Ocean. But she will be mine. Forever.
Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 29/04/12
Özel
Rp Puanı:
(97/100)
| | Konu: Geri: Mitoloji Dersi | Yedinci Sınıflar | Birinci Ders Çarş. Haz. 06, 2012 12:20 am | |
| Uyku sersemi genç adam yarım saattir Slytherin ortak salonunda oturuyor, yarım saattir yanı başında konuşan iki kardeşini dinliyor, yarım saattir uyumak ve uyumamak arasındaki o ince çizgide gidip geliyordu. Son bir kez ağzını kapama gereği duymadan esnediğinde, onun koluna vuranın Vera mı yoksa Raven mı olduğundan emin bile değildi. Aslına bakarsa, konuşulanları dinlediğinden dahi emin değildi. Birkaç erkek muhabbeti dönmüştü, evet bunu kesinlikle duymuş ve aklına not etmişti. Ancak geri kalan kızların dedikoduları bu sefer ilgisini çekmemiş, uyku o tatlı kızlardan çok daha sempatik gözükmüştü gözüne. Bunun sebebi muhtemelen dün gece Slytherin ekibinin eve hoşgeldik partisiydi. Kimsenin şaşırmadığı üzere partinin fikir babası kendisiydi, uygulamaya gelince ise içkilerden ortak salonun şekline kadar her şeyi kız kardeşlerine bırakmıştı. Üçüz olmanın en iyi kısmı buydu işte; yapılacak işleri her daim diğerlerine bırakabilmek. Ve bol bol dövecek erkek bulabilmesi. Ancak bunların çok daha ötesinde; kendi canından önemli iki canın daha bulunması.
Kızlar konuşmaya devam ederken omuzlarını silkerek ayağa kalktı. Bakışlarını ilk önce Vera’ya dikti. Kızın büyüleyici gözleri –tıpkı kendisi ve Raven’ınki gibi- kendisine dikildiğinde derin bir nefes aldı. “Arada sırada derslere katılmayı düşünsen iyi edersin Vera, bu sene birinciliğin bize ait olduğunu biliyorsun,” dedi ve elini diğer kız kardeşine uzattı. Raven onun elini sıkıca tutup ayağa kalktığında genç adam kız kardeşinin yanağına öpücük kondurarak “İlk durağımız neresi?” diye sordu. Kızın gözlerinin parıldadığına, hatta alevler içinde kaldığına yemin edebilirdi Jacques. Tamam, cevabı daha şimdiden almıştı. “Mitoloji, değil mi?” Sesindeki hayal kırıklığına uğramış tonu Vera’nın hıhlaması ve Raven’ın kahkahası bastırdı. Raven’dan bir saniye sıyrılarak Vera’nın da yanağına bir öpücük kondurup ona göz kırptı. Kızın suratı şimdi gülerken, üçüzler her zamanki gibi ışıldıyor ve yine her zamanki gibi Slytherin’deki alt sınıfların bakışlarını üzerlerinde topluyorlardı. Sonuç olarak; Bratcikovaite olmak kolay değildi.
Yakışıklı genç adam kolunda kız kardeşi ile zindanlardan çıktığında, boşta kalan eliyle saçlarını karıştırarak en çarpıcı gülümsemesini takındı. Uykusu yeni yeni açılmıştı ve kendisine anca geliyordu. Yanından geçen kızlardan birine göz kırptığında kaburgasını neredeyse delecek olan Raven’ın dirseği yüzünden inledi. “Bunu, bir daha, sakın, yapma Raven Bratcikovaite,” dedi kızı dürterek. Onun kahkahası ise çok yakın bir zamanda yeniden olabileceğine kanıt olurken mavi gözlerini devirdi genç adam. Mitoloji sınıfına doğru emin adımlarla ilerlerken içeriye girdiğinde bir kez daha burada ne işi olduğunu sorguladı. O mitoloji sevmezdi, birkaç saçma mit onun ilgisini niye çekecekti ki? O daha çok gerçeklerle, savaşın tam ortasında savaşmayı severdi. Kızları da unutmamak lazımdı tabii. Oysa burada daha önceki birkaç savaşçının birkaç doğa üstü yaptığı şey sonucu kızlarla günlerini gün ettiğini dinlemek fazlasıyla can sıkıcıydı. Kim bilir, onları yaparken yanlarında kaç tane güzel kız vardı... Jacques kesinlikle her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözüne inanırdı. Tabii, kadın önünde olduğu sürece.
Sıralardan birine sanki evde koltuğa uzanırmış gibi otururken, derse girmesenin sebebi Raven’ın ikna konusundaki harika yeteneğiydi. Kızın ne dediğini bile hatırlamasa da işte burada, profesörün gelişini bekliyordu. Ah. Profesör. Kisa, okulun çoğu gibi –Hogwarts bazen kesinlikle taşlık yarışına dönüşüyordu- oldukça güzel, zeki ve alımlı bir profesördü. O, Anna, Diementa, Elizabeth... Merlin’in sarkık donu aşkına bu kadınlar bu okula devam etme sebebi dahi olabilirdi. Hepsinin Slytherin olması ise, onları çok daha mükemmel kılıyordu. Şimdi ise Kisa ve Raven için, birkaç adamın yaptıklarını pekala dinleyebilirdi. Dudakları bükülüp eğlenceli bir melodi ıslık şeklinde çıkmaya başladığı sırada içeriye profesör gayet ihtişamlı bir şekilde girdi. Susup gözlerini ona dikti. Klasik konuşmalarla başlayan –FYBS mi, ah lütfen, sınavlardan nefret ederdi Jacques- konuşmanın devamında hikaye anlatmaca vakti gelmişti. Profesörün onları yaşayarak anlatmasını, aklında en yakın zamanda kutlayacağı partinin hayaliyle geçirdi. Konuşması bittiğinde aklında hiçbir şey kalmamış bir şekilde Raven’a döndü. Gözleri ne dedi diye haykırırken kızın kendisine kısa bir özet geçmesiyle gülümsedi. Ve o anda olan oldu. Kisa’nın anlattıklarının özetini sorması, Jacques’in kalkması ve Raven’ın dediklerini kelimesi kelimesine söylemesi bir oldu.
“Zeus bir toplantıya Eris’i davet etmez ve buna katlanamayan Eris, bir altın elma yollayarak bu elmanın en güzele olduğunu söyler. Üç hatun tanrıça da –Athena, Hera, Afrodit- elmanın kendisine olduğunu düşününce, Zeus onları Paris’e gönderip Paris’in en güzeli seçmesini ister. Şanslı adam tabii. Paris elmayı Afrodit’e verir; karşılığı ise Helen’i kendisine ayarlaması. Paris ve Helen birbirlerine aşık olup Truva’ya dönerler. Yunanlılar ise bunu hakaret olarak algılarlar, zaten oldum olası sevmemişimdir onları. Aka ordusu eşliğinde hoop Truva’ya saldırırlar. Anlaşma filan da yapmayı beceremezler. Sonra Odysseus -bu adamdan iyi Slytherin olurmuş- Truva atından bahseder. Atı Truva’nın önüne bırakırlar. İçinde ise ordu saklanmıştır. Böylece içeri girerler, her yeri yakıp yıkarlar. Sonuçta ise onlar kazanır.” Anlatmasını bitirdiğinde Raven’ın tek kelimesini dahi atlamamıştı. Suratında alaycılıkla kardeşine döndüğünde ise onun kendisini her an öldürebilecek gibi bakan bakışlarını karşılayarak ona öpücük yolladı. Eh, hayat böyle adaletliydi işte.
Betimleme: 15 Puan
Uzunluk: 5 Puan
Noktalama ve yazım yanlışları: 10 Puan
Akıcılık ve İçerik: 14 Puan
Toplam; 49 Puan! | |
|
