Bitches Love Cake | RAMSAY TWINS.

24 Mayıs, bu yıl, gece.

Karanlık yükselirken, salgıladığı adrenalin haricinde sevilecek bir yanı yoktu. Adrenalin olmazsa olmazdı. Özellikle de Ramsay kardeşler için. Elindeki koca pasta arabasıyla ikisi de erkekler tuvaletine daldı. Gülüşüyorlardı. Kahkahaları tuvalette yankılanırken kızıl kafaları arkaya doğru döndü. Tereddütle etrafı süzdüler. Daha sonra kardeşlerin erkeği dar pantolonunu çekiştirerek kız kardeşine doğru göz kırptı. Daha sonra sessizce daha da içeri gelmesi için bir işaret yaptı. "Bu... Kurallara." dedi ve kaba bir el hareketi çekti. "Bu... Anna'ya. Sevgili karanlık müdiremiz! Çok boklu saygılarımı sunaraktan." dedi ve kaba bir el hareketi daha yaptı. Kız kardeşinin gülümsemesine aldırmadan devam etti, "Bu da bize! Sana. Bana. İkimize. Ben... Biz... Tanrım, dilim dönmüyor resmen!" kıkırdadı. İçki şişesini blazer ceketinin cebinden çıkardı. İçtikleri içki küçük Jack Daniels'ti. En küçüğü. Bir blazer ceket içine sığabilecek kadar minik. Ama bu şişelerden kaç adet devirmişlerdi bilmiyorlardı. Ama sarhoşlardı kesinlikle. Kız kardeşinin kenarları sarkan tüylü şapkasının iki ucundan tutup kendine doğru çekti. Dudaklarına hiç acele etmeden uzun uzun bir öpücük kondurdu. Arada derin nefesler çekti. Dudaklarının kokusu burnuna doldu Fiona'nın. Sonra ayrıldı ikizinden. Böyle bir şeye şaşırmış olacak ki kardeşi anında kıpkırmızı oldu. Ama çok fazla bir tepkisi olmadı. Sonra onun parmaklarına kenetledi parmaklarını. "Bu çok psikopatça d'mi? Çılgınca. SANA AŞIĞIM!" diye kıkırdadı. Daha sonra sıçradı ve lavabonun üzerine çıkıp bir ayağını musluğun üzerine dayağı ve ellerini gözlerine siper etti. Sanki uzaklara bakıyormuşçasına gözlerini kıstı. "Bugün... 24 Mayıs. Bugün biz fırtladık. Nasıl mı? 24 Mayıs'tan dokuz ay önce... Tamam hayır, olayı tamamı ile anlatacak değilim. Sonuç şu ki, kızılız, çilliyiz ve sırlarımız var. Gizemliyiz, cesuruz; seksiyiz, seksliyiz. Seksli... Ştt." dedi ve parmaklarını usulca dudaklarına götürdü. Kıkırdadı. Alkol kokusu parmağını sarıp sarmaladı ve burnuna çarptı. "İşte şu. Şunu istiyorum... Hep yanımda kal, seni kıskanıyorum. Çok. Hemde çok. Kalbimi eritebilirsin, beni ayartabilirsin. Ve kardeşim olduğunu es geçiyorum, güzellik. Psikopatım. Aşığım çünkü." kahkahalarla güldü ve yere indi.

Daha sonra pastaya doğru yürüdü ve ellerini çırparak çocuksu bir sevinçle koskoca pastayı kesecek, koskoca bıçağa sarıldı. Bıçağa hafifçe tükürdü. Ve kız kardeşiyle aralarında kalan eski bir anlaşma stiliyle Fiona'nın düşüncelerinin mahremiyetine fısıldadı. Buraya gel, hadi. Fiona neşeyle şakıyarak gelip, bıçağı Finlay'ın elinin üzerinden kavradı. Ve pastayı boydan bir kere kestiler. Harikasın, melek, diye fısıldadı kız kardeşinin zihnine. Daha sonra tekerlekli pasta arabasının üzerindeki tabaklardan birine bir dilim pasta koydu. "Tabakların kenarlarına bak. Desene bak... Ha!" diye haykırdı. Tabakların kenarlarında kırmızı F&F harfleri vardı. Kızın gözleri aydınlandı. Finlay seksi bir gülümseme takındı ve pastanın üzerinden bir parmak krema alıp Fiona'nın dudaklarına dayadı. Gözleri kısılan genç kız o seksi bakışlarından birini takındı. Finlay, eridiğini hissetti. Vücudu bir ateşle sarsıldı. Bedeninden içeri bir sıcaklık sızmasına izin verdi genç adam. Genç kız eğilip kardeşinin parmağını yaladığında geri çekilirken sinsi bir gülümseme yerleştirdi suratına. "20 dakika dayanabilirsem, kendini şanslı say, gülüm." dedi. Kız kardeşi alt dudağını dişlediğinde ellerini yanıyormuş gibi suratının önünde salladı. "Şunu 10 dakika yapalım." dedi. Fiona kıkırdadı. Finlay kız kardeşini izledi bir süre. Nasıl böyle etkileyici olabilirdi ki? Bu yasak hisleri beslemesi normal miydi? Bunun psikoloji de bir adı yoktu. Olamazdı! Ama bunu Finlay veya Fiona istemiyordu. Kız kardeşinin de, kendinin de vücudundan yayılan sıcaklıkları hissediyordu. Hissetmekle kalmıyordu; yaşıyordu. Ve Fiona'yı her yerinde hissetmek gibi sosyopat istekleri vardı. "Seni istiyorum. Yatağımda." diye tısladı. Kızı belinden yakaladı ve kendine doğru çekti. Hırsla, sertçe öptü... Öptü, öptü ve öptü. Dilinin kıvrandığını ve dudaklarından araya süzüldüğünü hissediyordu. Elleri kızın kalçalarına kaydı ve yukarı doğru ittirdi.

İşte bu. Bana yaklaş, melek. Müthiş hissettiriyorsun, zirveye.

24 Mayıs, bu yıl, gece.

Gecenin nemini taşıyan bedeni; yanındaki adamın ateşiyle canlanmış halde, yarı yorgun yarı dingin halde düşe kalka ilerliyordu. Kurallara karşı gelme konusunda büyük özen gösteriyorlardı kardeşiyle. En belirgin özellikleri bu olsa gerekti. Akılları başlarından uçmuş, sağlıklı hareket edemiyorlardı. Hiçbir şekilde sağlıklı düşünemediklerinin farkındaydı. Pasta arabasını itekleyerek yalnız kalabilecekleri tek yere doğru hızla ilerlediler; erkekler tuvaleti. İçeri girdiklerinde tereddütte kaldığını hissetti. Arkalarını kolaçan ettiler hafifçe sonra erkek kardeşinin beynine süzüldü. Yakalanmayacak mıyız sence, şempanze? Erkek kardeşi kafasını geriye attı. "Bu... Kurallara." dedi. Bir hareket çekti. "Bu... Anna'ya. Sevgili karanlık müdiremiz! Çok boklu saygılarımı sunaraktan." dedi ve bir hareket daha çekti. Fiona gayet sesli bir şekilde gülümserken kafasını geriye doğru attı. "Bu da bize! Sana. Bana. İkimize. Ben... Biz... Tanrım, dilim dönmüyor resmen!" diye kıkırdadı. Bu cümleler ardına, kesik kesik nefesler aldı. Sonra bir anda bir sıcaklık hissetti. Finlay'ın dudakları ile birleşti dudakları. Uzun, sessiz ve etkileyici bir öpüşme yaşadılar. Geri çekildiğinde, erkek kardeşine inanamaz bir şekilde baktı. Sonra Finlay aşkına dair bir şeyler haykırdı. Onun ağzına sarılıp elleriyle kapatmamak için kendini zor tuttu. Biraz tehlikenin ve ateşin ne zararı olabilirdi ki? Onu seviyordu neticede. Ama korkuyordu. Çekebileceği tepkilerden. Onu kaybetmekten. Onsuz olamazdı. Hep elini tutsun istiyordu. Onu istiyordu. Bu çılgınca geliyordu kulağa, evet. Ama imkânı olsa onunla evlenirdi. Gerçekten. Buna adının Fiona olduğu kadar emindi. Fazla ses çıkarıyorsun Shrek, dedi zihnine. Bir an kafasını başka düşünceler meşgul etti. Erkek kardeşinin fırtlamaları hakkında bir konuşma yaptığına emindi. Ve lavabonun üstüne çıkmıştı. Tanrı aşkına bu çocuk ne yapıyordu. "İşte şu. Şunu istiyorum... Hep yanımda kal, seni kıskanıyorum. Çok. Hemde çok. Kalbimi eritebilirsin, beni ayartabilirsin. Ve kardeşim olduğunu es geçiyorum, güzellik. Psikopatım. Aşığım çünkü." dediğini duydu. Ve teşekkür edercesinde bir bakış attı ve yere indi. Pastaya doğru yürüdü ve Fiona'ya buraya gel, diye fısıldadı. Fiona itaatkar bir tavırla neşeli neşeli erkek kardeşinin yanına gitti. Pastayı boydan yararken gülümseyip duruyordu Finlay. Aklına harika olduğuna dair bir şeyler fısıldadı genç kızın. Böylesine iltifatlarına bayılıyordu şu oğlanın. Dayanamaz bir tavırla pastaya aç bakışlar attı. Finlay'ın ona pasta tabaklarına bakmasını söylediğinde durdu. F&F yazıyordu. Gülümsedi. Yüzü aydınlanmıştı, farkındaydı.

Daha sonra ne olduysa oldu.

Parmağını kremaya bulayıp Fiona'nın dudaklarına dayadı genç adam. Sıcacık bir his yayıldı bedenine. Ve dilini çıkarıp parmağını yaladı erkek kardeşinin. "20 dakika dayanabilirsem, kendini şanslı say, gülüm." dedi. Dayanmasın istiyordu ama nazlanmak da geliyordu içinden. Dudağını dişledi usulca. "Şunu 10 dakika yapalım." dedi. Fiona kıkırdamakla yetindi. Daha ileri gitmek ona dokunmak istiyordu. Bir süre kızı süzdü. Hatta bir ara bacaklarına, kalçalarına ve dudaklarında gezindi aç gözleri. Gerçekten aç gibi bakıyorlardı. "Seni istiyorum. Yatağımda." dedi. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu ses tıslama gibi çıkmıştı. Finlay, Fiona'yı belinden yakaladı ve hiç pişman olmayacağını düşünerekten sertçe öptü genç kızı. Dudakları ağzıyla bütünleşti Fiona'nın. Gırtlağına kadar iteklediğini hissetti dilini. Bir an elleri genç kızın kalçalarına indi. Ateş yükseldikçe Fiona üzerindeki tişörtten kurtulma ihtiyacı hissetti. Bacaklarını erkek kardeşinin beline doladı. Finlay'ın sırtına geçirdi tırnaklarını parçalarcasına. Zevkle kıvrılan bedenini ona bıraktı. Lavabonun üzerine oturttu genç kızı ve dudaklarından göğüslerine indi. Dil darbeleriyle tadına baktı kız kardeşinin. Tişörtünü yırtarcasına çıkardı Fiona'nın. Sutyen ile kaldı genç kız. İndi ve oğlanın erkekliğine attı elini. Oğlan hırsla gülümsedi ve genç kızın göğüslerine gömdü kafasını. Kız oğlanın pantolonunun düğmesini koparırcasına açarken oğlan pantolonu üzerinden kolaylıkla attı. Boxer'i ile kaldı. Ceketini çıkarıp savurdu ve tişörtünü çıkardı. Dili Fiona'nın dudaklarından bedenine indi. Bedenini keşfe çıkmıştı resmen. "Seni seviyorum. İstiyorum. Kim ne derse desin..." dedi ve kendini genç oğlanın ateşine bıraktı.