Hala havada uçmaktaydı Atreju. Kırmızı pelerini arkasında çoşkun
kıvrımlarla dalgalanıyor,deri bir kemerle yatırdığı simsiyah kıvırcık
saçları rüzgarın etkisinde uçuşuyordu.Beyaz uğur ejderhası
Fuchur,gökyüzündeki dağınıkbulutların ve sisin arasından ağır
ağır,dalgalana galgalana uçmaktaydı.
Bir aşağı, bir yukarı;bir aşağı,bir yukarı...
Yola
çıkalı ne kadar olmuştu? Günler geçti,geceler geçti;derken yine günler
geçti.Atreju ne kadar zamandır yolda olduklarını bilmiyordu. Ejderha,
uykusunda da uçabiliyordu; hep böyle gidiyor,gidiyordu ve Atreju da
ejderhanın beyaz yelesine sımsıkı sarılmış durumda, ara sıra
kestiriyordu. Ama bu, hafif ve huzursuz bir uykuydu.Bu nedenle de
uyanışı bile, her şeyin belirsizleştiği bir rüyaya dönüşüyordu.
Altlarında,
ta aşağılarda dağlar,beldeler, denizler, adalar ve nehirler...Hepsi
gölgeler halinde geçip gidiyordu...Atreju artık hiçbir şeye dikkat
etmiyor,Güney Kehanet'ten bu yana sık sık yaptığı gibi binek hayvanını
da dehlemiyordu.Önceleri sabırsızlanmıştı çünkü bir Uğur Ejderhası'nın
sırtında Fantazya sınırlarının ötesine yani insanoğullarının yaşadığı
dış dünyaya varmanın pek güç olmayacağını sanmıştı.