Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Elizabeth May Warner

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Melody Bella Boleyn

Melody Bella Boleyn


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 08/02/11

Özel
Rp Puanı:
Elizabeth May Warner Left_bar_bleue95/100Elizabeth May Warner Empty_bar_bleue  (95/100)

Elizabeth May Warner Empty
MesajKonu: Elizabeth May Warner   Elizabeth May Warner Icon_minitimeSalı Şub. 08, 2011 2:00 am

Her an saldırıda kalan bir adamın, babamın, anlamsız kalan bakışlarına acıyordum. Savunduğu değerlerin soğukluğu kalbimin bulanık havası içinde kendini yitireli çok zaman olmuştu. Romanların anlatmadığı, şairlerin yaşamadığı şeylerdi bunlar. Terleyen avuçlarımın arasında kalbimi sıkıştıran bir anlamı vardı. Ancak, annesini arayan bir çocuğun gözlerinden yansıyan o tuhaf bakışlar anlatabilirdi bunu. '' O bir köylü May, sadece bir zavallı. Sen ise bir Warner'sın. Neden hala bunu anlamıyorsun? '' Babam konuşmaya devam ettikçe umutlarım suya düşen bir ateş gibi sönüyordu. Konuşmaya devam ediyordu hala... Hiç susmadan... Ne istediğimi anlamadan... Söylenen sözlerin yankısı daha duyulmadan tekrar edilmeleri derin bir suskunluğun habercisiydi. Suskunluğa yenik düşmemek için konuşuyordu. O sustuğu zaman bu korkunç gecede duracaktı biliyordum. Geceyi bana yaşatan ağabeyim ve arkadaşı Frenk hep susmuşlar ve savunmada kalmışlardı. Anlamsız bakışların arasında konuşmak ise benim payıma düşmüştü.
'' Anlamıyorsunuz. " Sakinliğim babamı iyice çileden çıkarırken, istifimi bozmadan devam ettim. " O farklı... O bir köylü ya da bir prensten çok daha iyisi..." Kelimeleri toparlayamıyordum. Yarattığım bu boşluğu babam öfkesiyle doldurdu hemen. Kelimeler adeta bir ok gibi fırlıyordu kurumuş dudaklarından. "Bir prensten çok daha iyi mi? " Yüzü kızarmıştı. Çenesinin kasıldığını görebiliyordum. Ağzını sinirle birkaç defa açıp kapattıktan sonra birkaç adım gerisindeki şöminenin hemen önündeki kırmızı kadife koltukta oturan annem araya girdi. "Odana May, derhal !" dedi babamı geriye doğru çekerek. Annemin sert bakışlarına karşı koyamadım. Annemlere ve ağabeyime belli belirsiz bir reverans yapıp hızlı adımlarla merdivenleri tırmandım.
Odama girdiğimde kapıyı sessizce kapattım. Ellerim ise kapının kulpunu sıkı sıkı kavramıştı. Yavaşça kendimi kapının dibine bıraktım. Boğazımdaki yumru çözülmüştü. Sessizce ağlıyordum. Yaşadıklarımı düşündüm tekrar.
Güne ilk başladığım anda içimi saran kara bulutlar, günün tarihini öğrendiğimde dağılmıştı. Salıydı bugün... Daniel ile bir önceki buluşmamızda kararlaştırdığımız yeni tarihti. Kilisenin arkasındaki çıkmaz sokakta buluşup birlikte bir şeyler yapmayı düşünmüştük. Baharın cıvıltısını eteklerinde hissettiren bir elbise seçtim kendime. Geniş yakası ve omuzlarından büzgülü etekleri renkli taşlarla bezeli zümrüt yeşili bir elbiseydi bu. Yeşil gözlerimle uyum beyaz tenimle tezat oluşturuyordu. Kızıl saçlarımı da elbisenin taşlı tokalarıyla hafifçe kaldırdıktan sonra kapıya yöneldim. Bu sırada odaya dadım Clarissa içeri girdi ve yüzündeki şaşkınlık izlerini saklamadan konuşmaya başladı. "Bugün erkencisiniz. Bu saatte uyanacağınızı düşünmemiştim. Saçlarınızı yeniden yapmamı ister misiniz?" Arkamda duran oval aynaya omuzlarımın üzerinden tekrar baktım bu sözlerin üstüne. Kendi yaptığım bu gösterişsiz saç modeli klasik yüz hatlarımı ve çıkık elmacık kemiklerimi vurguluyordu. Kül rengi uzun ve sık kirpiklerimin altından görünen iri gözlerim soluk tenimde olduğundan da iri görünüyordu. Memnun bir ifadeyle arkamı döndüm. "Hayır, gerek yok Clarissa ben kahvaltıya iniyorum" dedim neşeli bir edayla. Kahvaltıda herkes neşemin sırrını merak etti. Bende bahar havası ve iyi uyku ile ilgili türlü türlü yalanlar uydurdum. Kahvaltıdan sonra dışarı çıkacağımı söylediğimde ağabeyimi peşime takmak istediler. Savaşımı kaybetmek üzereyken ağabeyimin arkadaşı Frenk imdadıma yetişti. Çıktığı seyahatten yeni dönmüş ve ağabeyimi ata binmeye davet ediyordu. Fırsattan yararlanarak evden tek başıma çıktım.
Buluşacağımız yere yaklaştıkça içimde bir şeyler kıpırdıyordu. Dudaklarım titriyor kalbim kaburgalarıma şiddetle vuruyordu. Adımlarımı daha da hızlandırarak dar sokağı döndüm ve o anda Daniel'ın varlığı elle tutulur bir biçimde hissettirdi kendini bana. Aramızdaki mesafeyi kapatarak kendimi onun güçlü kollarına bıraktım. Bir süre öyle kaldıktan sonra konuşmaya başladık. Sürekli bir şeyler anlattık birbirimize... O küçük pis sokak bizim için bir cennetti sanki.
Konuşmaktan yorulunca başımı onun göğsüne yaslayıp birbirimizi hissetmemize izin verdim bir süre. Sonra aniden göğsünün kasıldığını hissettim. Başımı kaldırıp o güzel yüze baktım. Siyah saçlarına siyah gözlerine ve beyaz tenine... Gözlerindeki donukluğu fark etmem uzun sürmedi. Başımı onun baktığı yöne çevirince çarpıcı gerçekle karşılaştım. Frenk ve ağabeyim John binici kıyafetlerinin içinde bize bakıyorlardı. Anın şokunu bir kenara bırakıp, Daniel'in kollarından sıyrıldım hızla. Bu hareketim onlarında hareketlenmesine neden oldu. Ağabeyim hızla yanıma gelip kolumu mengene misali kavrayarak beni ayağa kaldırdı. Bakışları ise Daniel'ın üstünden ayrılmıyordu. Korkumdan kafamı çevirip Daniel'a bakamadım. Kolumu hızla bıraktı birden. Sonra Frenk'i yanına çağırdı. "Bayan Warner'a eve kadar eşlik edersin diye umut ediyorum" dedi.
Ardından midemin kasıldığını hissettim. John bizimle gelmiyordu. Öylesine korkmuştum ki sendelediğimi fark edemedim. Frenk kolumdan yakaladı son anda. Hızla kurtardım kolumu. Bu asi tavrım John'un gözünden kaçmamıştı. "Başka bir çıkmaz sokak bulmadan eve git May." diye haykırdı. Usulca adımlamaya başlarken omuzlarımın üstünden geriye doğru kaçamak bir bakış atma cesaretini buldum kendimde. Yavaşça arkamı döndüğümde Daniel'ı görmeyi umarken ağabeyimin sert bakışlarıyla karşılaştım. Hızla kafamı çevirdim önüme. Eve vardığımızdan kısa bir süre sonra John'da eve geldi ve sonra da olan oldu...
Tüm bunları düşündükten sonra arka bahçeyi gören beyaz mermer döşeli balkona çıktım temiz havanın iyi geleceğini düşünerek. Boş gözlerle baktım bahçenin aşağısına doğru, donuk gözlerimde beynimde gezen uğultular... Bir şey söyleyemiyordum öylece bakıyordum... İkindi güneşi yüksek binaların ötelerinde bir yerde ısıtmaya çalışırken gölgelikleri üşüdüğümü hissettim, aldırmadım ama... Sandalyeye bıraktım kendimi usulca... Gece boyunca hiç kıpırdamadan bekledim öylece o lanetli sabahı... Öğlene kadar kimse gelmedi odama. Bende aşağıya inmeyi düşünmedim bir an bile. Fakat bu sessizlik bir kuşku doğurdu içime. Bu sırada Clarissa yetişti imdadıma... Öğlen yemeğimi getirmişti. Onu da dokunmadığım kahvaltı tabağımın yanına bıraktı. Çıkmadan önce bir an duraksadı. "Neler oluyor Clarissa ?" İçimdeki endişe sesime aynen yansımıştı. Clarissa yüzünü döndüğünde endişelerimde yanılmadığımı anladım. Gözlerinde birikmiş yaşlar aniden dökülüverdi yanaklarına. "Ne oldu?" Oturduğum yerden fırlayıp koşarak dadımın yanına gittim. Tam omuzlarından tutmuştum ki konuşmaya başladı. Sesi titriyordu. "Henüz olmadı, fakat olacak. Konuşmalarına kulak misafiri oldum. Daniel'ı şehirden sürdürmeyi itiraz ederse de onu öldürtmeyi planlıyorlar. Tanrı beni bağışlasın. Size söylememem gerekiyordu fakat yapamadım." Devam etmesine gerek kalmadı. Dünyam tersine dönmüştü. Gözlerim karardı birden. Kalbimi milyonlarca bıçak deldi geçti. Acım çok gerçekti. "Daniel" diye fısıldadım usulca. Ellerim bedenimle birlikte yere doğru kaydı Clarissa'nın omuzlarından. Bitmişti işte... Daniel buradan ayrılmayı reddedecekti ve onu öldüreceklerdi. O güzel kara gözleri bir daha bakamayacaktı bana. Güçlü kolları saramayacaktı belimi. Beraber saatlerce konuşup sonra birlikte uyuyamayacaktık ağaçların arasında. Bitecekti hepsi... Her şey bitecekti... Aşk, hayat, umut... "Ne yani böyle ağlayıp sızlanacak mısın? Hiç olmadığın halde şimdi o mızmız ve çaresiz bir kız olup odanda mı oturacaksın. Aşkının peşine düşmeyecek misin kızım? " Clarissa ilk kez benimle böyle konuşuyordu.
Ağlamayı kestim. Başımı kaldırıp saçları ağarmış çocukluğumdan beri yanımda olan dadıma baktım. "Haklısın. Ben onlardan değilim." sıra dışı bir güçle ayağa kalktım. "Neredeler, ne zaman çıktılar?" Bir yandan konuşup diğer yandan da binici kıyafetlerimden birini üzerime geçiriyordum. Clarissa'da bir yandan anlatmaya başlamıştı. "Doğu yakasına gittiklerini duydum. Sanırım evi oradaymış Daniel'ın." Sözünü bitirmeden koşarak çıktım odadan. Koridoru hızla geçtim. Bahçeye açılan kapıyı açmak üzereyken kapı kendiliğinden açıldı. Bir grup "soylu" kadın ve annem kikirdeşerek içeri giriyorlardı ki beni görünce dona kaldılar. Üzerimde ki pantolonlu binici kıyafetine, darmadağınık saçlarıma ve şiş gözlerime bakıp şok oldular. Annem ise hemen araya girdi. "Tatlım, neler oluyor" dedi kibar bir sesle. Onun bu yapmacık tavrına yanıt vermeden kalabalığı yarıp kendimi dışarı attım.
Atların bulunduğu ahıra koştum hemen. Seyis şaşkınlıkla beni izliyordu. Atımı hazırlamam çok az zamanımı aldı. Kimseye bir şey söylemeden siyah kısrağım Mercan'ı alıp yıldırım gibi çıktım ahırdan. Tıpkı çocukluğumdaki gibi bacaklarımı iki yana atmış rüzgâr gibi sürüyordum atımı. Saçlarımda rüzgâr, aklımda ise tek bir şey vardı; Daniel. Rüzgârın gözlerimi yakmasından mı yoksa içimdeki korkudan mı bilmiyorum gözlerime yeniden yaşlar doldu. On dakika sonra Daniel'ın doğu yakasındaki evlerinin yakınına gelmiştim. Geç kalmaktan korkuyordum. Ama atımdan inip eve doğru adımlayınca sesleri duydum. "Eğer gitmezsen ne olacağını inan bana öğrenmek istemezsin." Tanımadığım bir sesti. Ama sesindeki tehditkâr ifadeyi anlamamak imkansızdı. Yerden iri bir taş alıp pencerenin birinin önüne yaklaştım. Daniel odanın ortasında diz çökmüş elleri arkadan bağlı bir halde duruyordu. Ağzının kenarından kanlar süzülüyordu. İçim acıdı. Etrafında ise bir tanımadığım adam, babam ve ağabeyim vardı. İlkel silahımı avuçlarımın arasında sıkıp soluğumu tutarak açık kapıdan içeri girdim. O anda ne kadar zavallı bir durumda olduğumu anladım. Biri silahlı üç kişiye karşın elimde taşla şaşkın bir halde dikiliyordum kapıda. Babam John ve Daniel aynı anda bana döndü ve olaylar hızla gelişmeye başladı.
Elimdeki taşı tüm gücümle fırlattım silahlı olana. Bu sırada John adama doğru bir hamle yaptı. Daniel ayağa kalktı. Babam ise anın şokunu atlatamamış olduğu yerde kalakalmıştı. Taş adama başından isabet etti ve John ise olabilecek en kötü şeyi yaptı. Silahı yerden aldı ve çıkan kurşun Daniel'ın sırtında bitti. Bana kilitlenen bakışları birden donuklaştı. Çığlığım inledi semalarda... Ondan başka kimseyi göremedim o andan sonra. Yanına koştum hemen dudakları çırpınıp duruyordu kuş misali. "Seni seviyorum, seni çok seviyorum..." Bir aşkı ifade eden en temiz en saf iki kelime beni kalbimden vurdu adeta. Zamanın delice akıp giden kumlarını tutmak eriyip giden bu bakışların yok olmasını engellemek istiyordum. Sadece bir meleği geri istiyordum...
Bakışlarındaki donukluk giderek artıyordu. Telaşla haykırmaya başladım. "Dayan, bırakma beni Daniel! Gitme lütfen!" Haykırmalar boşuna ölmüştü ona ulaşmak için çektiğim tüm acılara rağmen göremedim sevincini belki de göremeyecektim üzerindeki laneti Ağladım saatlerce... Cansız bedeninin üzerine kenetlendim. Üzerine akıtılan kanları temizledim ama gelmedi, geride gelmeyecekti. Nefretle bürünmüştü gözlerim öfkeme yenik düşecektim ama henüz değil...

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Aldrich Potter

Dimitri Aldrich Potter


Lakap : Dim. Dimka.
Rp Sevgilisi : Diamenta Sandeaux.
Mesaj Sayısı : 1216
Kayıt tarihi : 16/08/09

Özel
Rp Puanı:
Elizabeth May Warner Left_bar_bleue100/100Elizabeth May Warner Empty_bar_bleue  (100/100)

Elizabeth May Warner Empty
MesajKonu: Geri: Elizabeth May Warner   Elizabeth May Warner Icon_minitimeSalı Şub. 08, 2011 3:49 am

Rp Puanınız: 95
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Elizabeth May Warner
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Elizabeth May Warner
» Elizabeth.
» Elizabeth Black _-_ Özel Yetenekler
» Elizabeth Dunham
» Elizabeth M'éxter

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Karakter İşlem ve İstek Geçmişi-
Buraya geçin: