Bugünü yine O’nla geçirecekti. Vakit kaybetmeden her zamanki hazırlıklarını tamamladı. Buluşacakları mekâna doğru yol aldı. Her zamanki gibi yine kendisi erken gelmişti. Her zamanki oturdukları koltuğa oturdu, her zamanki içtiği şeylerden söyledi. O’nu bekliyordu, her zamanki gibi…
…Ertesi gün…
Hava bugün her zamankinden daha soğuk, her zamankinden bir başka esiyordu. Yazın ortasındaki bu yağmur da neyin nesiydi. Düşüncelere dalmıştı bomboş sokağın ortasında. Aslında bomboş değildi. Yalnızlık vardı ya.
Bir kez daha ağladı. Hıçkırıkların ardı arkası kesilmezken gözlerinden düşen damlalar yağmurla birleşti. Yağmur onu rahatlatabilirdi belki ama o gün, bugün değildi. Bugün her günkünden daha çok ağlayası vardı. O’nu kaybetmişti… Kaybedeceği her şeyi kaybettikten sonra nihayet O’nu da kaybetmişti. Aklındaki binlerce soru işareti onu yiyip bitiriyordu. “Neden?”, “Nasıl?”, “Niye?” … Her şeye bir adım kadar yakınken kaybetmeyi kendine yedirememişti. Çünkü bu güne kadar kaybetmek nedir bilmezdi.
Günler geçtikçe öfkesi çığ gibi büyüdü hayata. O’nu nasıl aldığını hala bilmiyordu. Şuana kadar öğrendiği en iyi şey ağlamaktı. Ona en kolay gelen şey acısını dindirmese de doyasıya ağlamak... Hayatta kimi kalmıştı ki acımasız dünyaya karşı savaşabileceği. Kimin uğruna ölecekti artık. Her gün kimin için dua edecek, kimin için gözlerini açacaktı hayata. Yaşaması artık manasız gelmişti ona. Bilinçli düşünemiyor, bilinçsiz davranıyordu. Son bir kez ellerini tutma ona bakabilme şansı verilseydi nelerini vermezdi bunun için. Ama artık çok geçti. O ölmüş, kendisi ondan daha çok ölmüştü.
O’nun ölmeyeceğine o kadar kendini inandırmıştı ki yaşadığını unutmuştu. Her canlı bir gün mutlaka ölümü tadacaktı o da biliyordu ama ölümün bu kadar erken O’nu bulmasını anlayamıyordu. Aklına geldiği her an hiç dinmeyen gözyaşları ona eşlik ediyordu…
Kendisini değiştirmeye çalıştı. Hobiler bulup onu unutmaya çalıştı. Sigaraya başvurdu olmadı. Alkole başvurdu sarmadı. Ağlamaktan başka yapacak bir şeyi olmadığını sandı. Her şeyin ona sırt çevirdiğini düşündü. Hayattan bir kez daha nefret etti. Her şey bu kadar güzelken kadere inanmakta zorlandı. Kararlar aldı, düşüncelere daldı. Ölçtü, biçti, nihayetinde bir plan yaptı. Kaderin ikisini ayırmasına izin vermeyecekti. Yanıldı… Kendini astı ve ona ulaşmayı diledi. Gerçekten ölüyordu. Her saniyesini O’nu düşünmekle geçirdiği hayatı şimdi tekrar gözlerinin önündeydi. Hayatının hatasını yaparak tanrının ona verdiği canı ona kendi elleriyle verdi, kazandığı ise koca bir sıfırdan başka bir şey değildi. Son kez O’na kavuşmayı diledi. Şimdi onu yalnızlık bile kurtaramazdı.