Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Deserved

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Isaac Fielding

Isaac Fielding


Lakap : Kont Fielding
Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 17/06/13

Özel
Rp Puanı:
Deserved Left_bar_bleue97/100Deserved Empty_bar_bleue  (97/100)

Deserved Empty
MesajKonu: Deserved   Deserved Icon_minitimePtsi Ağus. 05, 2013 1:31 pm

Deserved R6547
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Fielding

Isaac Fielding


Lakap : Kont Fielding
Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 17/06/13

Özel
Rp Puanı:
Deserved Left_bar_bleue97/100Deserved Empty_bar_bleue  (97/100)

Deserved Empty
MesajKonu: Geri: Deserved   Deserved Icon_minitimeC.tesi Ocak 18, 2014 2:04 pm

Bununla okunmaya başlanması önerilir.:

Bütün mutluluklar birbirine benzer, ama her mutsuzluğun farklı bir görünüşü vardır. Kendi odasında yalnız başınaydı Isaac. Tek başına. Ortalıkta dönen tüm söylentilerden, umursamaz tavırlarından ve soğukkanlılığından uzakta. En sevdiği koltuğunda öylece oturmuş şöminedeki alevlerin yanarken bir o yana bir yana savruluşlarını izliyordu. Zihnindeyse ufak bir kız çocuğu sesi peyda olmuş; ona şarkı söylüyordu. Evde uzun zamandan beri duymadığı bir şarkıydı bu ve küçük kızın ağzından çıkıp zihnine yayılan her nota tüylerinin ürpermesine neden oluyordu. Sadece şarkı değildi bunu ona yapan çünkü uzun zamandır duymadığı sadece şarkı değil, küçük kızın sesiydi de.

Katherine’nin evden ayrıldığını öğrendiği o ilk gün geldi aklına, şüphesiz ki kızına olan öfkesi büyüktü. Öyle bir öfkeydi ki Isaac’deki, sevgisini bile bir kenara atmasına neden oluyordu. Yıllar boyunca mükemmel bir kız olması için yetiştirdiği küçük kızı kendisi için yapılan her şeyi göz ardı edip hiç kimseyi umursamadan gidivermişti. Onun için düşlediği tüm gelecek planları varken o bir sokak serserisini seçmişti. Ayağa kalktı Isaac sinirle, yürürken elleri titriyor, adımları aşağıdan belli belirsiz yükselen piyano sesiyle alakasız alarak odayı turluyordu; zihnindeki diğer şarkıysa yerini diğer düşüncelere bırakıp daha arkalara kaymıştı. O serseriyi düşünüyordu, kızını nasıl yoldan çıkardığını, nasıl kullandığını… Şüphesiz ki adam hakkındaki hiçbir düşüncesi iyi değildi ve bu durumu adamı bulduğunda da bizzat göstermişti. Yerde kendini bilmez bir şekilde ağlayana kadar Crucio yapmıştı ona; yalnızca imperio yaparak gerçeği ona zorla söyletebileceğini bilmesine rağmen adamın acıyı sonuna kadar hissetmesini istemişti sanki bu kendi acısı hafifletecekmiş gibi. Adam konuşamayacak hale geldiğinde zorla zihnine girerek kızının son kaldığı yeri ve adamın kızıyla ilgili tüm düşüncelerini bir bir öğrenmişti: kendi kızını beş para etmeyecek bir adamın zihninde bu kadar net görmek Isaac’e acı veriyordu ve kendi hissettiği acının yalnızca bir lanet yedi diye çırpınan o adamdan daha değersiz olduğuna kesinlikle inanmıyordu. Kızını bulmak için adamın zihninde gördüğü o mekanlara cisimlenmeden önce son bir kez Alex isimli, yerde sürünen genç adama bakmıştı. Genç adamın kızı hakkında tek isteği paraydı, kızı ise herhangi bir duyguyu aşk sanabilecek kadar saftı, bunu kızına yapansa Isaac’ti; ancak kendisini suçlayacak değildi. Umursamaz bir nefes verdi sadece ve cisimlenmeden önce genç adamı öldürdü.

Bulamadığını hatırlıyordu. Gördüğü her yere bir bir uğramış, oturduğu yerden insanların zihinlerini kurcalamış. Alex adlı gencin zihninde gördüğü bir iki kişiyle özellikle konuşup Katherine’i sorarak bilgi almaya bile çalışmıştı ancak kızı her ne cehenneme gittiyse, bir türlü çıkamıyordu. Söylentiler ise devam ediyordu, her gün birilerinin bunu konuştuğunu veya bu konuyu düşündüğünü fark etmekten bıkmıştı ve gösterdiği tepkilerden sonra en azından evde hiç kimse bu konudan bahsedemez olmuştu. Katherine’i bulacaklarını söylemişti ilk gün eşine, şimdilerdeyse öyle bir kızı olmadığını, unvanını lekeleyen bir kirden başka bir şey olmadığını söylüyordu. Bunları söylerken çekindiği yoktu ancak bu sabah duyduğu ilk doğru haber onu tamamen sarsmıştı; hala Katherine’i öylece kabul etmek gibi bir düşüncesi olmamakla beraber bir yanı kızını bulmak, onu doğruca eve getirmek istiyordu. Ancak bunun için artık çok geçti. “Evlenmiş.” diye geçirdi içinden sabah öğrendiği haberi, sanki hala sindiremediği kötü bir yemekmiş gibi. Şimdi kızı eve geri dönse bile Isaac’in onun için düşündüğü hiçbir temiz geleceğe oturamayacaktı kesinlikle; evden kaçan küçük kızı olmayacaktı geri dönen, dul bir kadın olacaktı sadece. Evlenmiş ve kocası ölmüş bir kadın… Trajik. Kızının aşık olma hızına lanet etti. Yalnızca beş ay önce başka bir adam için evden kaçmış ve şimdi apayrı biriyle evlenmişti. Kim olduğunu bilmiyordu Isaac ancak  bir Landers olduğunu söylemişlerdi. Hangi Landers hayırlı bir şeyi temsil etmişti ki. Almanlar diye düşündü, bunca yıldır koruduğu tek kan saf büyücü kanı değil kökeniydi de ve kızı sanki tüm bu değerleri mahvetmeye ant içmişti. Öte yandan bu, hala Hogwarts’ta okuyan bir çocuktu. Gözlerini devirdi ister istemez ve bakışları tekrar şömineye kaydı ve orada öylece kaldı. Binasını öğrenmişti çocuğun, aynı, neredeyse son yirmi yıldır görüşmediği, kendi öz abisi Rhys Fielding gibi Gryffindor’daydı. Sadece bu bilgi bile çocuktan nefret etmesi için yeterli gibi görünse de şömineye bakan bakışlarından dolayı orayı bildiğini düşündü; abisi sayesinde Gryffindor ortak salonunun yerini küçükken öğrenmişti ve Hogwarts’a ulaşım için var olan tek yolun müdürün odasındaki şömine olduğunu da biliyordu, Hogwarts’ta cisimlenilemezdi sonuç olarak; iki genç müdür atandığını duymuştu yakın zamanda hatta birisi Malfoy’un büyük kızıydı. Onu tanırdı. Gözleri şömineye iyiden iyiye odaklanmıştı. Karısına kızlarının evlendiğini hala söylemediğini hatırladı. Oğlanın adı Hans’dı. Ne kadar basit bir isim. Isaac derin bir nefes aldı. Düşünceleri bile birbirinden bağımsız; her şey kesik kesikti ancak tüm kesikleri birleştirdiğinde tek bir karar aldı ve kemikten yapılma asasını eline alarak şöminenin içine girmiş buldu kendisini. Diğer elindeyse uçuş tozu vardı. Nereye gideceğini ise oldukça iyi biliyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hans Finn Landers
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Hans Finn Landers


Lakap : HANSEY!
Rp Sevgilisi : Daenerys K. F. Landers; BETTER THAN YOURS.
Mesaj Sayısı : 1061
Kayıt tarihi : 06/11/11

Özel
Rp Puanı:
Deserved Left_bar_bleue97/100Deserved Empty_bar_bleue  (97/100)

Deserved Empty
MesajKonu: Geri: Deserved   Deserved Icon_minitimePaz Ocak 19, 2014 12:15 am

<<öncesi
Hans ayağa kalkabilecek gücü kendisinde buluna kadar gökyüzünü seyretti. Marcella öylece gitmiş, tüm yalanlar bitmiş ve yeni hayatı resmen başlamıştı. Her ne kadar bunun evlendiği an olacağını düşünüyor olsa da gerçekler ortaya çıkıp bağlar tamamen kesilene kadar bu devam etmiş, toplamdaysa iki haftasını almıştı; ancak bu iki hafta içinde elini bile tutmamıştı genç kızın. Yalnızca konuşmaktan kaçmıştı ve bunu yaparken Marcella’dan uzak durmaya çalışmanın o kadar da zor olmadığını görmüştü, daima birbirlerine yakın olduklarını söylemişlerdi bunca zaman ancak kızı düşünmeyi kesince gerçek mesafe görülüyordu; Marcella hafta içi onun değildi. Hafta sonlarıysa tamamen değildi. Aynı kızın demin bahsettiği bedenlerden biriydi Hans da: kızın hayatına girmiş ve çıkmıştı şimdi de. Kızın onun unutmasını umuyordu, daha az önceki konuşmalarındaki sözlerin bile kız için anlamını yitirmesini… Gerçekten rastgele bir insan olmak istiyordu onun için; belki o zaman Marcella mutlu olurdu ve sadece tanıştığı için lanetlediği bir kişi daha olmaktan kurtulurdu. Hem mezun olacaktı değil mi? Sadece Marcella değil, okuldaki çoğu kimseyle hiçbir bağı kalmayacaktı. Geçmişinden uzak yeni bir gelecek düşlüyordu, çünkü bu gece düşündüğü tüm her şeyden kurtulup, Hans’ın da mutlu olmasının tek yolu buydu. Hans da mutlu olabilir miydi cidden? Gözlerini kapadı sadece sanki kendisine cevap verir gibi, bir gece için bu kadar düşünce yeterdi; yetmeliydi. Derin bir nefes aldı her şeyin iyi olacağını düşünerek, inanmak istiyordu buna; akıttığı tüm gözyaşları umursamazca silinmelerine rağmen bazılarının yüzünde kuruduğunu hissedebiliyordu ifadesiz suratında. Danny’den ayrılmadan önce kızın yalnızca formalite olduğunu söylemesine rağmen ciddi bir şekilde, artık onun kocası olduğunu ve her ne kadar formalite bir evlilik de olsa taşıyacağını söyleyip boynuna astığı alyansın soğukluğunu da öyle… Gözlerini açtığında bir kez daha gökyüzüne bakıp orada oturmaya devam etmesine izin vermemek için gözlerini tekrar açarken tüm gücünü ayaklarına vererek gözyaşlarını o ağacın altında bırakıp kalktı oradan ve arkasına bile bakmadan okula giriş kapısına ilerledi. Okula girmeden birkaç adım önceyse hayalbozan büyüsü yapıp kendisini gizleyerek koşmaya başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Fielding

Isaac Fielding


Lakap : Kont Fielding
Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 17/06/13

Özel
Rp Puanı:
Deserved Left_bar_bleue97/100Deserved Empty_bar_bleue  (97/100)

Deserved Empty
MesajKonu: Geri: Deserved   Deserved Icon_minitimePaz Ocak 19, 2014 12:34 am

Isaac aynı düşündüğü müdürlerin odasındaki şöminenin içinde belirdiğinde görünmezdi. Daha kendi evindeyken yapmıştı büyüyü ve o şekilde cisimlenmişti. Aynı anda iki büyüye de sahip çıkmak pek çok kişinin yapabildiği şeylerden değildi ancak Isaac bunu uzun bir süredir rahatlıkla yapabiliyordu ve eğer sadece bu bile onu büyük bir büyücü kılıyorsa Gryffindor’lu çocuğun korkması gerekirdi, tabi ilk önce buradan çıkmalıydı. Şöminenin içinden çıkmadan asasını elinden ayırmayarak ortalığı süzdüğünde kimse yok gibiydi. Oda pencereden gelen ay ışığından dolayı loş bir görünüme sahipti; her ne olursa olsun bu odaya bu kadar rahat girebilmesi doğru değildi yine de, biliyordu. Etraftaki her şeyin tılsımlanmış olduğunu varsaydı; herhangi bir şeyi kurcalarsa bu onu ölüme kadar götürebilecek tılsımlardı düşündüğü. O nedenle iç bir şeye dokunmadan hatta ses bile çıkarmadan dönen kartal kapıya doğru ilerlemeye karar verdiğinde içerideki tek görünmez kişi olmadığını fark etti.
“İlgi çekici ziyaretinizi bölmek istemezdim, Mr. Fielding.”
Duyduğu ses Malfoy’un kızına aitti; kız gözünün önünde görünür olurken onu fark edemediği için içinden kendisine kızıp kendisi de görünür forma geçti. “Burada olma nedenimi anlıyor olmalısın Anna.” dedi kıza ilk adını vurgulu bir şekilde söyleyerek. Anna'yı kızın annesiyle babasının sağ olduğu ve aile toplantılarından herhangi birinde kendi kızlarıyla birlikte bahçede koşturduğu o çok eski günlerden beri tanıyordu ve kızın ailesinden sonra ona ve kardeşlerine yardımları da olmuştu. Sonuç olarak büyük Malfoy soyunun son tohumlarıydılar ve en başından beri karanlık taraf için verimli bireyler olacaklarını biliyordu.
“Okul içinde öğrencilerime zarar verilmesinden hoşlanmıyorum.” dedi genç kız sakin bir tonda. Katherine’den bir yaş büyük olmalıydı sadece, belki de iki… Judith'i ile yaşıt. Ailesiz büyüyen bir kız için en az ön görüldüğü kadar başarılıydı ve bu Isaac’te yansıtmadığı tuhaf bir kıskançlığa neden oluyordu. “Zarar vermeyi planlamıyorum.” diye cevapladı onu Isaac. Eh, onun gibi bir adam için zarar verme kavramı düşünüldüğünde belki doğruyu söylediğine inanılabilirdi. “Yalnızca görüşmek istiyorum.”
Anna, kollarını birleştirip Isaac’e baktığında “Okulunda olay çıkmayacak Malfoy’un kızı,” dedi kızın gözlerine bakarak. “Tetikte olacağım.” dedi adamın öfkesini bilen küçük kız, ancak yine de adama yol verip geçmesine izin verdi. Isaac hiçbir şey söylemeden kıza bir bakış attığında aralarında birbirlerini anladıklarına dair küçük bir söz vardı sanki. Kartalın kanatlarına bile okunmadan içine geçtiğinde sessiz koca bir saniye boyunca bekledi, ardından kartal hareket edip onu dışarıya çıkması için serbest bıraktı.

Gözleri yıllardır içinde olmadığı o koridoru arşınlarken, tekrar tanımaya çalışıyordu. En sonunda doğru yol olduğuna karar verdiği tarafı seçip seri adımlarla ilerlemeye başladı. Dışarıdaki büyük saatin dokuz kere çarptığı andaysa koridordaki tek bir tablonun bile ayak seslerini fark etmesine izin vermeden Gryffindor ortak salonunun önüne varmıştı. Tam Şişman Bayan’ın önündeydi. Bayansa onu görmeksizin yandaki tabloyla sohbet ediyordu; Isaac kulak kabartıp dinlemedi bile onları. Bir şifre söylemesi gerektiğini biliyordu aynı o şifrenin kendisinde olmadığını bildiği gibi ancak ne yapması gerektiğini de biliyordu. İçerideki çocukların yarısından fazlası uyumamıştı henüz, hepsinin iç sesine teker teker odaklanabiliyordu. Direk şu adı Hans olanınkini bulmak salona bile girmeden düşündüğü her şeyi öğrenmek istiyordu ancak çocuğun tipini bile bilmezken bunun pek bir olanağı yoktu. O nedenle bir çocuk seçti sadece ve asasını kavrayarak imperio yaptı sakince. Böylece çocuğa istediği yaptırabilecekti ve şuan istediği öncelikli şey önündeki lanet kapının açılmasıydı. Yalnızca iki saniye sonra sarışın ufak bir çocuk kapıyı açtı, Isaac’in içeri girmesi için kenara çekildi ve ardından kapıyı kapatarak hiçbir şey olmamış gibi yerine döndüğünde Isaac çocuğa büyü yapmayı kesti. Bırakalım neden kapıyı açtığı sorularıyla çocuk ilgilensindi, Isaac’in bir işi kalmamıştı bu durumla ilgili.

Ortak salon kalabalıktı ve Isaac birisinin fark etmeden ona çarpma olasılığının çok yakında olduğunu biliyordu. O nedenle merdivenler tarafındaki boş bir köşeye ilerledi, konuşup şakalaşan büyük sınıflardan oldukları belli olan birkaç çocuğu süzdükten sonra hangisinin Hans olduğunu düşünmeye başladı. İlk fark ettiği oğlan sürekli saç rengi değişen bir çocuktu, Isaac ondan hoşlanmadı ve neyse ki hemen sonra çocuğun adının Jacob olduğunu duydu. Hoş Hans’ın saç rengi sürekli değişmiyor olsa hoşlanacak mıydı? Hahladı sessizce. Hafif iri yapılı kıvırcık saçlı bir çocuk gördü bu kez, nedense onun Hans olmadığından emindi. Gözüne o kadar tanıdık geliyordu ki arkadan başka bir çocuğun oğlana “Benedict.” demesiyle her şey açığa çıkmış oldu. Benedict Fielding. Yalnızca adını duyduğu öz yeğeni… Çocuğa bir an baktığında Rhys’a benzediğini düşündü ancak bu düşünceyi fazla uzatmayıp bakışlarını yeğeninden ayırdı. Belki de yedinci sınıf yatakhanelerine gidip oğlanı beklemek en mantıklı olanıydı çünkü er yada geç ayağına gelmiş olacaktı. Zira böyle onlarca çocuğa bakıp tek kişiyi seçmek kolay değildi. Yine de bu kısa yoldu.

İzlemekte olduğu büyük çocukların arasından sarışın bir tanesi aklına bir şey gelmişcesine ayağa kalktı ve Isaac’ın yanından koşarak geçerek yatakhanelere doğru ilerledi. Isaac çocuğun kendisine değmemesi için kenara çekilmek zorunda kalmıştı, ardındansa merak ederek çocuğun zihnine odaklandı ancak görebildiği pek bir şey olduğu söylenemezdi, çocuk bir çeşit kalkan büyüsü yapıyordu sanki. Isaac sadece birazcık zorlasa bu ufak kalkanı aşabileceğine inanıyordu ancak o zaman çocuk zihnine birinin baskı uyguladığını fark ederdi ve Isaac böyle bir riski almak için günlük risk limitini fazlasıyla doldurmuştu. Merakla oğlanın arkasından gitti ve onu kapısı açık olan yedinci sınıf yatakhanesinde tek başına gördü. Bir şey arıyor gibiydi ancak Isaac bunun ne olduğunu bilmiyordu. Sarışın çocuğu inceledi bahaneyle. Temiz bir suratı vardı çocuğun ve ideal bir vücudu; Katherine gibi bir kızı ilk bakışta kandırmak için yeterliydi belki de bunlar, bilemiyordu. İyiden iyiye karşısındaki oğlanın Landers olduğunu düşünmeye başlamışken aniden kapıdan giren tuhaf gülümsemesi olan kıvırcık bir çocuk oğlana “Gordon!” diye seslendi ve böylece Isaac’in tahmini bir kez daha yanlış çıkmış oldu. “Bulabildin mi?” diye ekledi kıvırcık olan. Sıska bir şeydi bu ve en az sokak ortasında öldürdüğü Alex kadar tekinsiz bir tipi vardı. Bu ona Hans olma ihtimali verir miydi? Isaac acı içinde kızının zevkine lanet ettikten sonra oğlanın Hans olmamasını umdu. Bu arada adı Gordon olan çocuk omuz silkerek cevaplamıştı onu ve eğilip bir yatağın altına bakmıştı. “En son Hans koymuştu, nerede kim bilir?” Isaac en sonunda oğlanın sesini duyunca dikkat kesildi ve en azından diğer oğlanın Hans olmadığını düşünerek kendisini rahatlattı, ancak Hans daha kötü bir tip de olabilirdi o nedenle rahatlamak için erkendi.

Kıvırcık oğlan yardım etmeyi önerir gibi ağzını açtıysa da birden vazgeçmiş gibi “Hazır burada yokken sorsam iyi olur sanırım,” dedi, kim bilir belki de başından beri yatakhaneye gelme sebebi buydu. “Sence bu kadar hızlı evlenmesindeki amaç neydi ki? Hem de daha geçen gece barda tanıştığı bir kızla, oradaydım dostum. O kızı Hans’a öneren bile bendim.” Isaac nefesini tutarken kıvırcık saçlı oğlana bir tane lanet atmamak için kendisini zor tuttu ve dinlemeye devam etti. “Bu çok saçma. Eğer teklifi ederken kafası güzel değilse, ki inanıyorum ki güzeldi, Hans’ın akıl sağlığından şüphe etmeye başlayacağım.” dedi ve “İnan bana bunları ben söylüyorsam bir bildiğim vardır!” diye ekledi.
“Shane, kapa çeneni.” dedi adı Gordon olan bıkkın bir tavırla. “Hans’ın nedensiz bir karar vermeyeceğini biliyor olman lazım.”
“Neymiş peki o neden?” dedi Shane. “Aşık rolü oynuyorlar, hatta sanırım Freja buna inandı bile ama hayır, neden aşk olamaz. Hans’tan söz ediyoruz dostum, beni buna inandıramazsınız!” Konuşurken sesinde o tipten çıkmasını düşünemeyeceğiniz tuhaf bir ciddiyet vardı ve ağzından dökülen her kelime, her ne kadar Hans’ı bulunca içinde hiçbir şey kalmayıncaya dek konuşturacak olsa bile, Isaac’i yatakhane kısmına çıktığı için mutlu ediyordu. Gordon, Shane adlı çocuğa bakarken biraz tedirgin gibiydi ancak sonra bir karara varmış gibi “Tamam.” dedi ve söyleyeceği şeyin sadece ikisinin arasında kalacağından eminmiş gibi ağzını açtı, her ne olursa olsun bu tekinsiz çocuğa güveniyormuş gibiydi, Isaac üzerinde durmadı ancak çocuğun ağzından kelimeler çıktığında kalbinin bir anlığına da olsa yavaşladığını hissetti. “Kız hamile.” demişti oğlan ve diğeri de utanmaksızın kaba bir şaşkınlık nidası koy vermişti. Ancak Isaac de en az oğlan kadar şaşkındı; Katherine, onun kızı, onun en küçük kızı. Barda tanıştığı rastgele bir adamdan hamile mi kalmıştı? Derin bir nefes aldı adam ve Hans’ı bulunca bunu ona ödeteceğine dair ufak bir yemin etti içinden ve sanki birileri onu duymuş gibi kapıda Shane’nin “KIZ HAMİLE?!” diye bağırdığı yeni biri belirdi.

Isaac Shane sayesinde fark ettiği bu yeni oğlana baktığında fark ettiği ilk şey elindeki dövmeler oldu ancak o an oğlana sinir olduğu daha büyük bir sorun olduğu için bunu sonraya sakladı. Oğlanın gözleri ilk önce bağıran arkadaşına sonraysa Gordon’a kaydı. Daha sonraysa omuz silkti sadece. Shane konuşmayı sürdürüyordu. “Dostum, o kızla tanışalı üç haftayı anca geçti yani bu imkansız! O kızın karnında her ne varsa, senden değil!”

“Onunla nasıl tanıştığımı biliyorsun Shane.” dedi Hans ciddi bir şekilde.

“VERİTASERUM!” diye bağırdı böylece kıvırcık oğlan. “Lanet olsun. Kız senden dört ay önceye kadar hiç kimseyle yatmadı. Yani bir yanlışlık yok ve-“ oğlan hareretle sürdürdüğü konuşmasını gülerek tamamlarken Hans ile aynı anda konuştu “Onu öyle bırakamazdım.” “AMCA OLUCAM.”



Şimdi hep beraber şu resme bakıp:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hans Finn Landers
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Hans Finn Landers


Lakap : HANSEY!
Rp Sevgilisi : Daenerys K. F. Landers; BETTER THAN YOURS.
Mesaj Sayısı : 1061
Kayıt tarihi : 06/11/11

Özel
Rp Puanı:
Deserved Left_bar_bleue97/100Deserved Empty_bar_bleue  (97/100)

Deserved Empty
MesajKonu: Geri: Deserved   Deserved Icon_minitimePtsi Haz. 30, 2014 1:59 am

Düzenlenecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Deserved
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: H O G W A R T S :: Hogwarts 2. Kat :: Sihir Tarihi Dersliği-
Buraya geçin: