Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Querta, Felicia

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Felicia Querta

Felicia Querta


Mesaj Sayısı : 6
Kayıt tarihi : 18/07/13

Özel
Rp Puanı:
Querta, Felicia  Left_bar_bleue98/100Querta, Felicia  Empty_bar_bleue  (98/100)

Querta, Felicia  Empty
MesajKonu: Querta, Felicia    Querta, Felicia  Icon_minitimePerş. Tem. 18, 2013 6:07 am



    "Geri döneceğini sende biliyorsun. Tanrı yardımcın olsun kızım."

    Kadının kurumuş dudaklarından çıkan cümle genç kızı o kadar hazırlıksız yakalamıştı ki her zaman çehresine yerleştirdiği maskemsi ifadeyi takınamadı. Gözyaşları sebepsizce yanaklarından süzülürken ayağa kalkmak için hamle etti ama bacakları onu taşıyamayacak kadar güçsüz durumdaydı. Kadın çok zamanının kalmadığını anlamış gibi elini Ilse'ın elinin üzerine koydu, Ilse hangisinin elinin daha çok titrediğini merak etmekten alıkoyamadı kendisini. Buz mavisi gözler zümrüt ile buluştuğunda gözlerini kaçırmadı, sadece elini kaldırarak yanaklarından süzülen yaşları sildi. "Git ve günahlarından arın kızım, belki o zaman Tanrı seni affeder." Kadının sözleri bir an için etkiledi genç kızı, ama nefret yüreğine o kadar derin işlemişti ki sadece bir an için sürdü bu etkilenmesi. Bir saniye sonra elini kadının pençe gibi elinden çekip ayağa kalkmıştı. Birkaç dakika önce ağlayan kız gitmiş, yerine her zamanki dik duruşu ve soğukkanlı Ilse gelmişti. Dudakları tıpkı kadının kızı şok ettiğini anladığı zamanki gibi yukarı kıvrılmıştı. "Öldürün onu." Sözcükler dudaklarından fırladığı anda arkasında duran iki adam kadını iki yandan sıkıştırmıştı, kadının çehresinde korku görmek umuduyla gözlerini ona çevirdi, oysaki buz mavisi gözler hiçbir duyguyu açık etmeyecek kadar durgundu. Genç kız gitmeden önce bir kez daha dudaklarını araladı.

    "Tanrı beni affedecektir bayan, bu onun işi."


    ***


    Daha sadece yedi yaşındaydı zorla buraya getirildiğinde, yaşına rağmen insanları kendisine hayran bırakacak kadar olgundu. Yaşadığı şehirdeki çoğu kişinin aksine gayet akıcı bir şekilde okuyabiliyor, kendini ifade edebiliyordu. Şimdinin aksine temiz bir yüreğe de sahipti, insanlara yardım etmeyi seven, her zaman adil olmak için çabalayan masum bir kızdı. Şimdi geçmişe bakıp ne kadar saf olduğunu düşündüğünde istemsizce gülüyordu. Hayatın adamak için değil, kendi çıkarlarınla yaşamak için olduğunu geç anlamıştı. Bir grup atlının yaşadıkları şehre geldiğini hadımın biri babasına söylerken duymuştu. Hemen ardından hanedanlıklarında ki tüm erkekler zırhlarını ve en iyi silahlarını kuşanmışlardı. Ilse, her zamanki gibi üstün tarafın onlar olacağına o kadar inanmıştı ki bunun kısa sürede biteceğine, herkesin birkaç gün içinde her zaman yaptıkları işlere döneceklerini düşünmüştü. Babası ustaca işlenmiş zırhıyla yanına geldiğinde çehresinde her zamanki tebessüm vardı. Çoğu yönden babasına çekmişti Ilse, aynı zümrüt yeşili gözlere sahiptiler ve aynı keskin bakışlar. Babası uzun biçimli bir vücuda, Ilse'ın aksine koyu renk saçlara sahipti, kıza doğru ilerlerken o kadar kendisinden emin gözüküyordu ki ister istemez bir kez daha hayran olmuştu ona. Ayağa kalkmak için hamle etse de babası onu omuzlarından tutup tekrar sandalyeye oturtmuştu. Kızının önünde eğilip yüzünü ellerinin arasına almıştı, iki zümrüt yeşili göz buluştuğunda konuşmak için dudaklarını aralamıştı. "Güçlü ol Ilse." Beklediği şey bu değildi kızın, yine de her zaman ki gibi bir cevabı vardı. "Sen de." İnce parmaklarını adamın suratında gezdirip uzun süre ona bakmıştı. Adam dudaklarını kızın alnına bastırdıktan sonra adımlarını adamlarının beklediği tarafa çevirmişti, kız ilk kez tahminlerinin doğru çıkmadığını fark edince çığlık atarak uzaklaşmak istemişti. Bu sefer hiçbir şey aynı olmayacaktı.

    Olmamıştı da, iki gün içinde şehir ele geçirilmişti. Bir çok kadın tecavüze uğramış, çocuklar öldürülmüştü. İyi durumda olanlarsa köle olmak üzere götürülmüştü. Ilse bütün bunlar olurken sandalyesinden hiç kalkmamıştı, önünde açık duran kitaba bakarak gelip onu almalarını beklemişti. Çok beklemesi gerekmemişti genç kızın, iki adam kapısını kırarak odasına girdiğinde başını kaldırmayı reddetmişti. Ta ki adamlardan birisi çenesini kavrayıp ona bakmaya zorlayana kadar. Adamın koyu renk gözlerini hala unutamıyordu. Yüzü tamamen kana bulanmıştı, koyu renk gözler kırmızı yığının içinde oldukça garip gözüküyordu. Sol kulağının olması gereken yerde kocaman bir boşluk vardı, midesinin ister istemez bulandığını fark etti Ilse. Adamı itip kaçmak gibi bir fikre kapıldı bir an için, sadece kaçıp buradan tamamen uzaklaşmak istiyordu. Yanına erkek kardeşi Jamael'i de alabilirdi, ona bakabilecek kadar büyümüştü Ilse. Ama bunun saçma bir fikir olduğunu fark etti hemen sonra, bu sadece yakalanınca daha kötü muamele görmesine neden olurdu. Bu yüzden daha sonra isminin Ryan olduğunu öğrendiği adam, yakasından tuttuğu gibi onu sürüklerken sesini çıkarmadı. Yol boyunca da sesini çıkarmadı, sadece donuk gözlerle etrafında olan olayları izledi. Beklediği gibi bir köle olarak satılmadı veya hemen orda öldürülmedi. Saraya getirildi, orada bir odaya yerleştirildi, eğitimi için yaşlı bir adam tutuldu. Ona diğerlerinin aksine böyle bir muamele gösterilmesinin sebebini merak etmesine rağmen asla sorgulamadı, ona verilen nimetlerin geri çekilmesinden korkuyordu küçük kız. Ona verilen hediyeler, şölenler ve sarayın diğer nimetlerine kısa sürede alışmıştı. Daha sonraları, saraya getirilmesinin tek sebebinin babası olduğunu öğrendi. Savaştan birkaç adamıyla sağ çıkan babası askerlerden kaçmayı başarmıştı, bir nevi rehin tutuluyordu Ilse burada. İlk anda bu kızı babasının en ufak bir hatasında öldürüleceği gerçeğini fark etmedi, sadece onun yaşamasına sevindi. Bir yerlerde bir akrabasının olması fikri cezbediciydi kuşkusuz, uzun bir süre boyunca babasının gelip onu almasını bekledi. Babasının asla gelmeyeceğini anlaması ancak on dört yaşına bastığında gerçekleşmişti. Ondan nefret etti, küçük bir kızın nefreti gibi değil, her şeyin farkında olan ve intikam için yanıp tutuşan birisi gibi nefret etti. On altı yaşına geldiğinde, saraya tamamen alışmıştı, her isteğinin yerine getirilmesine, şımartılmaya ve güce. En çokta güce alışmıştı kuşkusuz. Kral ile evlendiği isteyip de sahip olamayacağı hiç bir şey yoktu. İlk zamanlar bu sadece bir hayaldi aslında ama çoğu kişinin teşvik etmesi ve Ilse'nın gerçek bir leydi olduğunu kanıtlaması sonucu hayal olmaktan çıkmıştı. Kraliçe olmasının hemen ardından yaklaşık yüz kişilik bir orduyu eski evine gönderdi. Şehirde oturan, kan bağının olduğu herkesin öldürülmesini emretmişti genç kız. Amacına bir bakıma ulaşmıştı da , babası, annesi, kuzenleri... Hepsi öldürülmüştü, kan bağı olan kimsenin kalmadığını düşünüyordu genç kız, ta ki  erkek kardeşinin hala yaşadığını ve ele geçirilmediğini öğrenene kadar.

    Şimdi, karşısında durmuş genç adama bakarken gözlerinde kızı tanıdığına dair bir işaret arıyordu. Ilse saraya getirildiğinde erkek kardeşi sadece dört yaşındaydı yine de ona bakarken ister istemez beraber oyun oynadıkları, ata bindikleri günleri hatırlamıştı. Tanrı, kardeşine cömert davranmıştı, koyu renk saçları oldukça gürdü, gözleri de hemen hemen saçlarıyla aynı tondaydı. Bakır rengi teninin çoğu yerinde morluklar vardı. Bir an için ona sarılıp, yaptığı her şey için özür dilemek istedi. Ta ki çocuk kabzasındaki uzun kılıcı çıkarıp kızın boğazına dayayana kadar. Her şey o kadar ani olmuştu ki, etraftaki askerler bile ne olduğunu kavrayamamışlardı. Bir saniyelik gecikme büyük ihtimalle kızın canına mal olacaktı. Dizlerinin üzerine çökmüş, çocuğun kömür karası gözlerine bakarken onun intikam ile yanıp tutuştuğunu görebiliyordu. Tıpkı Ilse'nın birkaç ay önceki haline benziyordu. "Buraya nasıl geldin kardeşim?" Bu sözcüğü kullanmayalı o kadar zaman olmuştu ki. "Kılık değiştirdim-" Kızın suratındaki tebessüm çocuğun kılıcı tutan parmaklarının sıkılaştırmasına neden olmuştu, kız yine de suratındaki tebessümün silinmesine izin vermedi. Kardeşinin bu kadar askeri geride bırakıp tam karşısında durması ona gülünç geliyordu. "Ben seni ikiye bölünce de böyle gülebilecek misin?" Çocukluğundan beri her şeye bir cevabı olan kız ilk kez bocalamıştı kuşkusuz, yine de yüzündeki tebessümün silinmesine izin vermedi. Normalde olsa çocuğun onu öldürebileceği ihtimali ona gülünç gelirdi, şimdiyse yanında iki adamıyla saraya dönüş yolundayken o kadar da komik görünmüyordu. "Acele et." Sesi sabırsız çıkmıştı, eğer kardeşi onu öldürüp buradan ayrılmayı planlıyorsa gerçekten acele etmeliydi. Jamael bir an için şaşırmış göründü, sonraki saniye ise kılıcını nereye saplayacağını düşünürcesine kızı inceliyordu. Ilse çocuğu incelemeyi bırakıp bakışlarını yakınlardaki bir ağaca dikmişti, ölürken onun gözlerine bakmak istemiyordu.

    Çığlığı duyduğunda önce bunun kendisinden çıktığını düşündü, ama aynı saniye boynundaki soğuk çelikte uzaklaşmıştı. Kardeşi üzerine doğru düşerken güçlü eller onu çocuğun altında çekmişti. Jamael sertçe yüzünün üstüne düştüğünde çocuğun sırtındaki oku fark etti, tıpkı çocuğunkine benzeyen dehşet çığlığı dudaklarından fırladığında o da şaşırdı. Bakışları okun geldiği tarafa çevrildiğinde Ryan'ın nefret dolu yüzüyle karşılaştı. Bakışları Jamael'i hedef almıştı, elinde tuttuğu kılıcıyla kardeşine doğru ilerleyen adamı gördüğünde bir kez daha bağırmamak için dudağını ısırdı. Bunun yerine adamla kardeşinin arasına girdi. "Daha fazla zarar vermeyin, lütfen." Adamın gözleri onunkilerle birleştiğinde şaşkınlıkla açılmıştı, o zamana kadar genç kız ağladığının farkında değildi. Gözyaşlarını silmek yerine akmalarına izin verdi, kardeşini yan döndürüp suratına baktı dikkatlice. Parmakları çocuğun yüzünde gezinirken onu sakinleştirmek için birkaç kelime mırıldandı. Kimse kardeşini öldürmek ya da kendisinden uzaklaştırmak için bir hamle yapmadı. Çocuğun kanı toprakla karışırken hatlarını ezberlemek istercesine ona baktı Ilse. Üstatlardan birisinin kardeşine bakmak için aceleyle bulundukları tarafa geldiklerini gördüğünde çocuğa doğru eğildi. Dudaklarını yavaşça alnına bastırdı. Yıllar önce babasının söylediği kelimeleri çocuğa bakarak tekrar etti. 

    "Güçlü ol Jamael."


    *puanladıktan sonra rp silinirse süper olur, teşekkürler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alyssha Cassidy Malfoy
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Alyssha Cassidy Malfoy


Lakap : Aly, Cass
Rp Sevgilisi : Xavier Shane Raymond.
Mesaj Sayısı : 827
Kayıt tarihi : 01/11/09

Özel
Rp Puanı:
Querta, Felicia  Left_bar_bleue100/100Querta, Felicia  Empty_bar_bleue  (100/100)

Querta, Felicia  Empty
MesajKonu: Geri: Querta, Felicia    Querta, Felicia  Icon_minitimePerş. Tem. 18, 2013 6:24 am

Puanınız: 98





# Betimleme: 30/30
# Akıcılık: 10/10
# Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
# Sayfa Düzeni: 10/10
# Renklendirme: 5/5
# Kurgu: 23/25
# Uzunluk: 10/10

İyi rol oyunları!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Querta, Felicia
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Felicia

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: