Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Cherrie

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Cherrie Chavalier




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 09/07/13

Özel
Rp Puanı:
Cherrie Left_bar_bleue98/100Cherrie Empty_bar_bleue  (98/100)

Cherrie Empty
MesajKonu: Cherrie   Cherrie Icon_minitimeSalı Tem. 09, 2013 9:36 am



Cherrie Ppp8u
Kavurucu sıcağın altında, ılık bir meltem esintisinde bile şükürlerini eksik etmiyordu Tanrı'ya. Gerçi var mıydı, yok muydu, orası meçhul. Annabel sadece Şükürler olsun, der geçerdi. Ne vardı da çıkmıştı bu güneşte dışarıya, anlam veremiyordu. Adımlarını hızlı tutmaya çalışırken, bir yandan da kaldırımdaki çizgilere basmamak için uğraş veriyordu. 17 yaşına gelmişti ancak hala bu gibi gereksiz şeylerle uğraşıyordu. Gerçi bundan tam 10 sene önce, annesi yatağında son nefeslerini vermeden önce kızına içindeki çocuğu asla kaybetmemesi gerektiğini öğütlemişti. Tabii bunu günde 2-3 kez çikolatalı süt krizine girsin diye söylememişti muhtemelen ama Annabel işte, lafı istediği yerden anlardı. Böyle dediğime bakmayın siz, annesini çok severdi. Yemek yaparken yanında durur malzemeleri uzatırdı, temizlik yaparken her 25 saniyede bir yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar, bunun dışında da gevezelik yapardı. Yine de hala onunla yeteri kadar zaman geçiremediğini düşünüp pişmanlık duyar, kalbinin derinlerde bir yerde sızladığını hisseder. Babası ve 11 yaşındaki kız kardeşi; yani ailesi, onun tek varlığı. Öyle çok dost kazığı yedi ki, şu hayatta değer verilecek tek şeyin aile olduğunu gördü. Evet evet, yanlış duymadınız. 17 yaşında bir kız içmek ve erkekler dışında bir şeyler düşünüyor. Bu kadar anlattığım yeterli bence, Annabel'in sıcakta kavrulmasına geri dönelim. Evinin kendisinden yaklaşık 50 cm uzun olan kapısının önüne gelince, devasa çantasına küfredip içinden anahtarlarını bulmaya çalıştı. Ama her zamanki sakarlığıyla kapıya yaslanmaya çalışırken kapı açıldı ve yere kapaklandı. Bir küfür daha etti de, bir şeylerin yanlış gittiğini hissediyordu. "Baba?" Bir pazar günü klasiği olarak, babasının bu saatlerde evde kahvesini yudumlayıp açık televizyon fonunda gazete okuyor olmalıydı. İçine düşen dehşet duygusunu yok saymaya çalıştı. "Violet?" Kız kardeşi de balerin kıyafetleri içinde evde dolanıyor olmalıydı. Üst kattan gelen çığlık sesiyle ise, hayatının paramparça olacağını anlamıştı Annabel; iki dersten kalmasını saymazsak, zeki bir kızdı. Çantasını yere fırlattı ve az önceki cümlemle oldukça çelişecek bir şekilde yukarı koştu. Sessizce bir bıçak kaparak yukarı çıkmadı, koştu! Tanrı'm, inanabiliyor musunuz?

Odasına girdiğinde karşılaştığı manzara, aradan 354 yıl geçmesine rağmen hala dün gibi aklındadır. Rüyasında görse inanmayacağı bir şekilde, bir vampir karşısındaydı. Gülmek istedi, gerçekten istedi. Bir vampir, ha? Kanlar içinde olan bir bedenden yaşam sıvısını emiyordu. Yüzüne baktıysa da çıkaramadı Annabel. Bir çığlık da o atıverdi. Ancak yine pek zekice bir hamle olmamıştı, vampir önüne geçip boynundan tuttu ve duvara yapıştırdı genç kızı.
"Merhaba Annabel. Uzun zamandır seninle tanışmayı bekliyordum."
"Se-sen kimsin?"
"Kabalığımdan dolayı beni bağışla. Ben Jonathan. Jon da diyebilirsin."
"Neden buradasın?"
"Elbette işimi halletmek için, hayatım! Hazır mısın peki?"
"Neye... hazır mıyım?"
"Teyzen Audrey anlatmamış olsa gerek."
"O kayboldu. Ölmüş olması gerek."
"Hayır, dönüştü. Tıpkı birazdan senin de dönüşeceğin gibi."
Genç kız tepki veremeden boğazını delen dişlerin verdiği acıyla bir kez daha haykırdı. Kanının vücudundan çekildiğini hissediyordu. Gözleri dolmuştu ve öylesine karışmıştı ki kafası, rüya gibiydi her şey. Kendini cimciklemek için elini kaldırdığında vampir ona baktı. Ardından hızlı bir hareketle bileğini kesip kızın dudaklarına dayadı. Bilinçsizce emmeye başladı Annabel. Yaptığı şey öyle iğrençti ki, ancak durduramıyordu kendini. Sanki beyninde bir köşeye hapsolmuş, bedenini başkası kontrol ediyormuş gibi. Ve yine çok seri bir hareketle ellerini boynuna koydu vampir. Bir kırılma sesi, ardından Annabel ölümün tatlı sessizliğine bıraktı, ruhunu ve bedenini.

Gözlerini açtığında kendi yatağında, vücudunda hissettiği hafif bir sızıyla yatıyordu. Başında ise... Neydi adı? Hah, Jonathan. Jonathan duruyordu. "Günaydın prenses!" Neşe dolu sesi odada yankılandı. Öyle sırıtmıştı ki, dudaklarının yırtılacağını sandı Annabel. Ve inanılmaz bir açlıkla başı ağrımaya başladı, sanki vücudunun geri kalanındaki ağrı yetmiyormuş gibi. Acı dolu bir inleme bıraktı dudaklarından. "Acıkmış olmalısın Anna, gel." Gitmek istemese de boğazını ölümüne yakan şeyin açlık olduğuna kanaat getirmişti, bu yüzden Jonathan'ın peşinden gitti. Ancak biraz... Hızlı mıydı sanki?  Vay be, havalı vampir güçlerim demek bunlarmış. Kasabanın geniş, sayısız bitkiyle kaplı ormanına geldiklerinde en azından yorulmuş olmayı bekliyordu Annabel. Nefes nefese kalma, terleme, kalp atışlarının hızlanması... Hiçbiri olmamıştı. Gerçi sonuncusu pek mümkün değildi. Gözleriyle Jonathan'ı arayacakken ayak seslerini işitti. Arkasına dönmeden "Bir şey sorabilir miyim?" dedi. Jonathan ise bir çift insan gözünün yetişebileceğinden çok daha seri bir şekilde genç kızın önünde beliriverdi. "Elbette Annabel," deyip nazik gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. Dışarıdan bakılınca hiç de şeye benzemiyordu. Şeye... Canavara! Of, Tanrı aşkına Anna! Sende bir canavarsın. "Niye beni dönüştürdün?" 'Beni' sözcüğüne özel bir vurgu yaptı. Yani, 7 milyara yakın insan vardı sonuçta. Okuduğu, izlediği kadarıyla da vampirler canları sıkıldığında birilerini dönüştürmüyorlardı. "Henüz dönüşmedin Anna. Ve, soruna gelince; Gilmour ailesi olarak yüzyıllar önce lanetlendiniz. Her neslin en büyük kız çocuğu dönüştürülür. Ve eğer dönüştürülmezse çok kötü şeylerin olacağına dair rivayetler var. Kökenlerimiz de bunu şansa bırakmak istemiyor. Ben de insanları dönüştürmeye bayılmıyorum fakat eğer onlara karşı gelirsem, ellerinde olduğum her saniye ölmeyi dilerim. Ancak öldürmezler. Bu kadar kolay sıyrılmana izin vermezler." Ciddileşmişti Jonathan, biraz ürkütücü bir hal almıştı. Tamam, bayağı ürkütücü bir hal. Fakat Annabel'in takıldığı iki nokta vardı. Köken dediği kimdi ya da neydi, ve nasıl henüz dönüşmemişti? Yüzündeki şaşkınlık ifadesine engel olamıyordu. "Nasıl hala dönüşmedim? Ve köken kim ya da ne?" Az önceki halinden sıyrılmıştı Jonathan, kısa çaplı bir kahkaha atıp Annabel'e birkaç adım yaklaştı. Buzdan bir farkı olmayan elini kızın yanağına yerleştirip birkaç saniye okşadı. "Dinle Anna! Vampir doğanın sana verdiği yetenekle, dinle!" Annabel yutkunarak gözlerini yumdu. Aşırı hassaslaşmış kulağına pek çok farklı ses geliyor, hepsini ayırt edebiliyordu. Rüzgâr hışırtıları, yürüyen sincapların ayak sesleri, kuşların çırpılan kanatları... Bu- bu inanılmaz! diye düşünürken kalp atışlarını duymaya başladı... Kalpten damarlara pompalanan taze kan... Ağzının sulanmasına sebep olması ilginçti elbette, fakat bir vampir olmanın ilginç olması gerekiyordu elbette. Vampir içgüdüleriyle hareket etmeye başladı, bulduğu ilk hayvanın kanını kurutacaktı muhtemelen.

"Anna!" Babasının sesi kulaklarında yankılanınca dehşetle gözlerini kırpıştırdı. Nereden geliyor bu ses? Babasının bu ormanda ne işi vardı? "Annabel" Bir kez daha sesini duydu ve yine süper-vampir-güçleriyle koşmaya başladı. Sesin geldiği yönü bulamamak onu deli ediyorken, bir anda gözlerini açtı. "Bir türlü uyanamadın Anna, hadi kalk. Okula geç kalacaksın."


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alyssha Cassidy Malfoy
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Alyssha Cassidy Malfoy


Lakap : Aly, Cass
Rp Sevgilisi : Xavier Shane Raymond.
Mesaj Sayısı : 827
Kayıt tarihi : 01/11/09

Özel
Rp Puanı:
Cherrie Left_bar_bleue100/100Cherrie Empty_bar_bleue  (100/100)

Cherrie Empty
MesajKonu: Geri: Cherrie   Cherrie Icon_minitimeSalı Tem. 09, 2013 10:25 am


    # Betimleme: 30/30
    # Akıcılık: 10/10
    # Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
    # Sayfa Düzeni: 10/10
    # Renklendirme: 5/5
    # Kurgu: 23/25
    # Uzunluk: 10/10

    [ Toplam:  98 ]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cherrie
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Role Play Geçmişi-
Buraya geçin: