Fyodor Bochkarev
Rp Sevgilisi : Hepiniz bebeklerimsiniz kızlar
Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 05/05/12
 |  Konu: Buraya bir başlık gelecek inşallah.  Salı Ara. 04, 2012 8:45 am | |
| İNGİLTERE, MATOUŠEKLERİN EVİ, TEMMUZ 22, SAAT 22:45 Eve girdiğinde alt katta ki mutfağa bir şeyler atıştırmak için girdiği sırada tezgâha koyduğu ve daha sonra almayı unuttuğu sigara paketini almak için neredeyse her bir basamağında annesinin ince zevkini yansıtan Aleš’e göre sadece cam parçasından ibaret olan rengârenk vazolar, biblolarda süslenmiş olan merdivenlerden yavaş adımlarla inmeye başladı. Çünkü eğer hızlı hareket ederse dünyanın dört bir tarafından topladığı bu sözde şaheserleri(!) düşürebilirmiş. Son basamağa geldiğinde ikiz kardeşinin onda önce davranıp paketini almadığını umarak mutfağa girdiğinde derin bir oh çekti ve bıraktığı yerde duran paketini alıp üst kata çıktı. Yatağının yanında yer alan beyaz şifonyer üzerinden hiç ayırmadığı küllüğünü yatağın üzerine bıraktı ve paketten aldığı bir dal sigaranın ucunu çakmakla yakarak dudaklarına götürdü. Büyük bir zevk ile kendini zehirlerken cebinde titreyen telefonunu çıkardı ve gelen mesaja baktı.
'BÜTÜN BİR HAFTA YALNIZIM.’
Yüzüne kocaman bir gülümse yayılmasına sebep olan bu mesajı gönderen kişi Jezebel’di. Jezebel… Herkesten sır gibi sakladığı Gryffindorlu fıstık. Hiçbir gizlisi saklısı olmadığı ikiz kardeşinin bile bu ilişkiden haberi yoktu. Aslında Aleš bunu tam olarak bir ilişki olarak adlandırmıyordu. Kardeşine söylememesinin en büyük nedenlerinden biri onun en az kendisi kadar alaycı bir insan olmasıydı. Eğer ona söylemiş olsaydı Jezebel ile dalga geçebilir saçma hareketlerde bulunabilirdi. Jezebel’i önemsediğinden değil ama bu tarz şeylere gerek yoktu. O’na karşı bir şeyler hissetmiyordu, şu herkesin çok abarttığı aşk duygusu gibi. Zaten Aleš bu tarz hisleri yaşayabileceğini sanmıyordu. Jezebel ile eğleniyorlardı.
‘O ZAMAN YARIN SABAH 11’DE GÖRÜŞÜRÜZ.’
~
TEMMUZ23
Beyaz tül perdeden içeri sızan güneş ışıkları sayesinden uyanan Aleš, gözlerini ovalayıp yataktan doğruldu ve duvarda asılı olan saate baktı 10’u geçiyordu. Yataktan kalktı ve kendi odasında bulunana banyoya doğru ilerledi. Duş alsa hiç fena olmazdı, üzerindeki kıyafetleri çıkardı ve suyun altına girdi genç adam. Nane özlü şampuanıyla saçlarını önce köpürttü daha sonra saçını ve vücudunu durulayıp banyodan çıktı. Saçı için çıkardığı havluyla saçını kurulayıp geniş gardırobundan çıkardığı kıyafetlerini giydi ve saçına şekil verip kendisini kahvaltı için yiyecek bir şeyler hazırladı. Hızla yiyip, horul horul uyuyan kardeşinin uyanıp onu sorguya çekme ihtimalinin gerçekleşmesine izin vermeden evden çıktı.
İngiltere’nin yazın her daim kalabalık ve neşeli sokaklarında yürüdü. Birkaç saniye durdu ve etrafta koşuşturanları, dükkânlarının kepenklerini kaldıranları, cafelerin sokaklarda yer alan masalarına sipariş götüren garsonları izledi. Herkesin çok acelesi var gibiydi. Hayat aceleye gelmezdi Aleš için en azından. Ufak şımarık çocuk zaten ne anlayabilirdi ki bunlardan? Aleš bir şeylerin peşinden koşmazdı, istedikleri onun ayağına gelirdi. Hani doğuştan şanslı olan zengin, her şeyi elde etme imkânı olan insanlar olur ya Aleš’de onlardandı. Bu yüzdendi belki de doyumsuzluğu, aç gözlülüğü. Biraz önce girdiği ara sokağın tamamen boş olduğuna emin olduktan sonra asasını çıkardı ve cisimlenme büyüsü yaparak Jezebel’in evinin tahminen yedi, sekiz metre ötesine cisimlendi. Eve doğru yürümeye başladı, önce bahçe kapısını iterek ev sınırları içersine girdi. Gayet güzel bir bahçeydi. Rengârenk çiçeklerin açtığı, yaz mevsimi meyveleriyle dolu ağaçların olduğu bir bahçeydi solda bir süs havuzu da ve hayvanların su içebilmesi için yapılmış bir çeşme vardı. Bahçeye de göz gezdirdikten sonra basamakları çıkarak kapının önüne geldi. Sağ tarafta duran zile bastı, çok geçmeden yüzünde büyük bir gülümsemeyle Jezebel kapıyı açtı. | |
|
