Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 buraya güzel bir şey bulucam

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mickey Merwyn

Mickey Merwyn


Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 09/09/12

Özel
Rp Puanı:
buraya güzel bir şey bulucam Left_bar_bleue99/100buraya güzel bir şey bulucam Empty_bar_bleue  (99/100)

buraya güzel bir şey bulucam Empty
MesajKonu: buraya güzel bir şey bulucam   buraya güzel bir şey bulucam Icon_minitimePtsi Eyl. 10, 2012 9:53 am

    buraya güzel bir şey bulucam Tumblr_l9pyo9tUBN1qa9n6zburaya güzel bir şey bulucam Tumblr_m4h81pbXY81qd6n01o2_100
    Mickey Merwyn x Paris Moon
    Okullar açılmadan üç hafta önce, yaz tatili.
    Güneşli bir gün öğleye doğru.
    Düşünmeden kavgaya girecek bunlar, sonrada boku yiyecekler asdfgh
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mickey Merwyn

Mickey Merwyn


Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 09/09/12

Özel
Rp Puanı:
buraya güzel bir şey bulucam Left_bar_bleue99/100buraya güzel bir şey bulucam Empty_bar_bleue  (99/100)

buraya güzel bir şey bulucam Empty
MesajKonu: Geri: buraya güzel bir şey bulucam   buraya güzel bir şey bulucam Icon_minitimePtsi Eyl. 10, 2012 10:00 am



    Amelia, sana vuran hangisi? Hemen söyle. ” Elini tuttuğu küçük, Asyalı kız diğer eliyle kızarmış yanağına düşen damlaları sildi ve salıncakta oturan iri yarı çocuğu gösterdi. Bugün gözlerini, kulaklarına dolan ağlama sesleri ve onların arasından kurtulmayı başarmış bir kaç teselli sözcüğüyle açmıştı. Erken uyandırılmaktan nefret ediyordu. Hızlı adımlarla salona ulaştığında kuzeni Amelia’nın yere çömelmiş, hıçkırıklarla boğuştuğunu gördü. Mickey’in annesi ise saçlarını okşuyor, sakinleşmesini söylüyordu. Mickey biraz yaklaştığında annesinin de gözlerinin dolmuş olduğunu fark etti. “Neler oluyor burada? ” Sözlerinin ardından annesi onu fark etmiş, asasını komedinin üzerinden getirmesini istemişti. Mickey hemen getirmiş; ancak sorularıyla kadını bunaltmaya ara vermemişti. Büyü sözcükleriyle boğuşan annesi kükreyen sesiyle cevap verdi. “Parkta biri ona vurmuş, rahatladın mı?! ” Bir anda yumuşayan yüz hatlarının ardından küçük kızın kanayan dudağına ve kızarmış yanağına birkaç büyülü sözcük mırıldandı. “Tamam, Amy geçti. Hadi elini yüzünü yıkayalım. ” Annesi ayağa kalkmadan Mickey, küçük kızın elini tutmuş kapıya sürüklemeye başlamıştı. Safkan büyücü ailesi olmalarına rağmen muggleların arasında yaşamaktan mutluluk duyuyorlardı. Tabi bu aksiliklere asasıyla tepki verememek kötüydü. Zaten büyücü kasabasında yaşasalar bile asasını kullanamazdı. Sınıfta kaldığı için eve geldiğinde babası asasına el koyuyordu. “Fuck this shit. ” Sesli küfrettiğini fark ettiğinde genç kızın şaşkın bakışlarına gülümseyip parka doğru ilerlemeye devam etti.

    İşte bulundukları mahallenin küçük parkındaydı şimdi ve asası ise babasındaydı. Rahatlamaya çalıştı, küçük kızın yanında küfretmemeliydi. Kızın yanına çömelerek kulağına fısıldadı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu. “Amelia şimdi sen eve dön. Anneme sadece gezdiğimizi söyle. Haydi!” Annesinin şu an çıldırdığından emindi. Küçük kız koşarak uzaklaşırken uzun siyah saçları sallanıyordu. Bu Mickey’in yüzünde bir gülümseme oluşturdu. Bakışlarını salıncaklara çevirdiğinde çocukların onu fark ettiğini gördü. Bakışlarını kaçırmadan hızla çocuğa ilerledi. Şişko çocuğun giydiği beyaz tişörtün yakasını tutarak siyah gözlerinin içine baktı. Sesinin son derece korkunç çıkması için dua ederek devam etti. “Büyüye inanır mısın koca bebek? ” Bir dakika, bu çok saçma bir soruydu, hemen değiştirmeliydi. Çocuğun bundan-bir-bok-anlamadım bakışlarına karşılık hiç istifini bozmamaya çalıştı. “Küçük bir kıza vururken ne düşünüyordun?” Bu soruyu sorarken yüzünü o kadar yaklaştırmıştı ki burunları neredeyse birbirine değecekti. Şişko çocuk büyük bir kahkaha attı ve burnunu biraz daha yaklaştırdı.

    Bunu sormak bahanesiyle beni mi öpeceksin Çinli?
    Ne, Çinli mi?
    Sadece salıncağımda oturuyordu. Kalkmasını söyledim ve o da ‘Daha yeni oturdum.’ Diye mızmızlandı. Bende… Bir şeyler yaptım sanırım. Bu bir sorun mu?

    Kendisine Çinli denmesinden nefret etmesinin yanında, kuzeninin şirin sesini taklit etmeye çalışırken çıkardığı ses, o kadar anlaşılmazdı ki İngilizce olup olmadığını birkaç kere düşünmek zorunda kaldı. Belki kuzeni korkudan Korece bir şeyler mırıldanmıştı. ‘[i]Mickey bunun ne önemi var? Hem kuzenin burada doğdu. Korece’yi bırak İngilizce dışında bir bok bilmiyor.[i]’ İçindeki ikinci Mickey, mantıksızlığını kavramasına yardımcı olmuştu. Hemen kendini toparlayıp çocuğun gözlerine baktı, gülümsedi ve kafasını hızla çocuğun alnına gömdü. Çocuk salıncaktan düşerken konuşmalarını gülerek izleyen üç arkadaşı endişeyle yanına geldiler. Bulduğu ilk boşlukta alnının acısını dindirmek için ovalayan Mickey ise ona döndüklerinde hemen elini indirdi. Nedense alnının acıdığını bilmelerini istemiyordu. Alnını tutarak büyük bir hızla ayağa kalkan şişko eliyle Mickey’i işaret etti. “Dean şuna gününü göster! ” Sarışın olanı Mickey’e yaklaşırken şişko tekrar böğürdü. “Michael, Harry! Siz sadece izleyecek misiniz?! ” Diğer esmer çocuklar da ona yaklaşmaya başladığında istemsiz bir yutkunma eylemini gerçekleştirdi. Dean sorun değildi, zaten çelimsizdi; ama tek başına diğer iki gorille uğraşması zor ol- Düşünceleri bir anda karmaşıklaştı. Ne düşündüğü bile unutmuştu. Gözüne yediği yumruk öyle güçlüydü ki sırt üstü yere düşmüş. Ağzından anlayamadığı bir uluma çıkmıştı. Hangisinin vurduğunu anlamak için etrafa bakınıyordu ki en yakınındaki sarışın çocuğun kafasına gelen taş onun küçük bir çocuk gibi zıplamasına yol açmıştı. Mickey, taşın geldiği yöne başını çevirdiğinde kalkmak için çabalıyordu. Gördüğü çocuğun kim olduğu hakkında bir fikri yoktu; ama onun da Koreli olduğu her halinden belliydi. Belki bir yerlerde görmüştü; ama isim ve yüz hafızası o kadar kötüydü ki bir türlü hatırlayamıyordu. Hatırlama işini sonraya erteleyip ayağa kalktı. Çocuğa sonra teşekkür ederdi.



Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marko Maksimov

Marko Maksimov


Lakap : Tam adını tercih eder.
Rp Sevgilisi : Irina. We're Russian, baby.
Mesaj Sayısı : 61
Kayıt tarihi : 06/09/12

Özel
Rp Puanı:
buraya güzel bir şey bulucam Left_bar_bleue95/100buraya güzel bir şey bulucam Empty_bar_bleue  (95/100)

buraya güzel bir şey bulucam Empty
MesajKonu: Geri: buraya güzel bir şey bulucam   buraya güzel bir şey bulucam Icon_minitimeÇarş. Eyl. 12, 2012 5:13 am

    No way no way you strangle me
    Even if i scream, no one helps me

    Bir adım, iki adım, üç adım... 458 adım sonrasında parka ulaştı Paris. Her tatilde yaptıkları gibi bu sene başka ülkelere gitmemişlerdi. Babası bu durumu; 'bu aralar gitmemiz mümkün değil. Gezmeyi düşünme de derslerine konsantre ol' diyerek açıklamıştı. Babasıyla araları daima açıktı. Gerek onu karanlığa çekmiş olsun, gerekse siması babasından geçmiş olsun. 'Çekik' lakabını duydukça babasına karşı duyduğu nefreti daha da artıyordu. Tüm görüntüsü babasından geçmişti. Koyu kahverengi gözleri, aynı renk saçları, boyu, hafif kaslı yapısı... Babasının kopyasıydı. Her zaman annesini daha çok sevmişti. Sapsarı saçları beline doğru uzanıyordu, zümrüt yeşili gözleri daima mutlulukla parlıyordu. Annesi nasıl olup da babasıyla evlendi, hâlâ aklı almıyordu genç adamın. Babası diktatördü, annesi ise yufka yürekliydi.

    Dinlediği şarkı son notalarını çalarken annesini düşünüyordu. Melek gibi bir kadındı. Hafifçe gülümsedi, gözlerine ulaşmayan bir gülümsemeydi. Zaten genç adam ne zaman doğru düzgün gülümsemişti ki? Annesine olabilir miydi? Belki. Başka bir şarkı açarken kulağına bir ses çalındı. Kavga sesleri, görüntüden önce ulaşmıştı genç adama. Bir kaç metre ileri de bir kavga vardı. Kavgalar Paris'e göre değildi. O mantık adamıydı, her şeye karşı bir fikir yürütürdü. Ama bu sefer mantığını dinlemedi ve yerden aldığı bi' taşı en yakınındaki çocuğa fırlattı. Kime yardım ettiğini az çok hatırlıyordu. Gryffindordan bi' veletti. Adı neydi sahi? Disney'deki bir farenin adıydı galiba? Mickey Mouse? Öyle bir şeydi herhalde. Gözleriyle etrafı taradı. 'Ne hoş,' dedi içinden.


    "Hey, dörde karşı iki mi?"
    "Vay, Çinli dayanışması. Siz çekikler hep böylesiniz zaten!"
    "Çekik? Ben mi?"

    Kulaklıklarıyla beraber iPod'unu çimlerin üzerine fırlattı. Kavga esnasında ona bir şey olsun istemiyordu. İlk yumruk şaşkın şaşkın bakan sarışın bi' çocuğaydı. Tabii diğerlerinin de toparlanması kısa sürdü. Hafif bir şaşkınlık geçiren diğer 3 kişi Paris ve şu gryffindorlu-mickey-mouse'a saldırdı. Sağ kaburgasına yediği tekmeyle nefessiz kalan Paris acı içinde yere düştü. "Hey, Mickey Mouse. Yardım etsen fena olmaz," dedi. Tabii, onun durumu da Paris'ten iyi değildi. İki çocuk üstüne çullanmış, altta kalanın canı çıksın oynuyorlardı sanki.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mickey Merwyn

Mickey Merwyn


Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 09/09/12

Özel
Rp Puanı:
buraya güzel bir şey bulucam Left_bar_bleue99/100buraya güzel bir şey bulucam Empty_bar_bleue  (99/100)

buraya güzel bir şey bulucam Empty
MesajKonu: Geri: buraya güzel bir şey bulucam   buraya güzel bir şey bulucam Icon_minitimeÇarş. Eyl. 12, 2012 7:33 am


    Ayağa kalktıktan sonra önündeki üç gorili atlatıp emirleri veren evrimde insan evresini atlamış yaratığa yöneldi. Sağ gözünün üstüne tüm gücüyle yumruğu yapıştırdığında kendisi de, çocuğun acısına eşlik etti. Elinin kırılmış olacağından endişeleniyordu. Parmaklarını sırayla hareket ettirirken çocuğa bağırdı. “Bu nasıl bir iskelet sistemi ayı! Taştan yapılma gibi!” Bağırmasından sonra hatasının farkına varması için uzun bir zaman geçmemişti. Sarışınla uğraşan çocuğa bir bakış attı; yardım fena olmazdı. “Ah, hayır,” diye fısıldadığında çocuk acı içinde bağırarak yere düşmüştü. Tam o anda gözünün üstüne yediği yumruk da onu yere serdi. Hiç sırası ve yeri olmadığı halde, bugün gözlüğünü takmadığı için şükretti. Liderleri geriye doğru giderken diğer iki aşırı büyük çocuk üstüne binmişti. Küçük bir nidadan sonra, hayır aşırı büyük bir nida olmasına rağmen dışarıya bir sinek vızıltısı gibi çıkmıştı, göğüs kafesinin üzerine oturan çocuğu itmeye çalıştı. "Hey, Mickey Mouse. Yardım etsen fena olmaz.” Kulaklarına zar zor işitebildiği bir ses dolduğunda gözlerini devirdi. Mickey mouse? Cidden mi?! Düşünmek bile acı veriyordu. Yanağına yediği son yumrukla birlikte dilinin üzerinde hissettiği parçalar azı dişlerinden birinin kırıldığını işaret ediyordu. Derin bir nefes aldı ve ulaşabileceği en yüksek desibele çıkmaya çalıştı.

    Gryffindorlar cesur olabilirler; ama bu her kavgadan sağ çıkıp sevdiklerini kurtarabilecekleri anlamına gelmiyor. Hem sen sevdiğim biri bile- Aah…” Sözleri acı yüklü ikinci bir yumrukla kesilmişti. Yanağından süzülen sıvı dudağına dokunmak isteği doğurdu içinde; lakin üzerine oturmuş olan gorilin hiç acıması yoktu. Tüm ağırlığını veriyordu. “Grfinır da ne demek ezik Çinli?” Derin bir nefes aldı ve tüm gücüyle elini altında olduğu büyük yükten çekip çocuğun yüzüne gömdü. Çocuk anlamadığı değişik bir sesle geriye giderken sürüklenerek geriye gitti ve ayağa kalktı. “Grfinır mı? Tanrım, kulaklarını s..eyim. Ayrıca ben Çinli falan değilim. Çinli demeyi kes goril!” ‘Ah, işte oldu, kazandık,’ diye geçirdi içinden. Dereyi görmeden paçayı sıvamamış, resmen pantolonu indirmişti. Arkasından yediği yumrukla salıverdiği acı dolu inlemeye, ona yardım için gelen çocuğun inlemesi de karışmıştı. Böylece gösterdiği ilk artistlik sona ermişti.

    Orada ne kadar yumruk yediğini bile sayamaz iken bir de beyninde lider gorilin kahkahası yankılanıyordu. “Tamam çocuklar, bırakın bu çekikleri. Zaten yeterince ders aldılar. Gidip hamburger yiyelim. Acıktım.” Sözlerinin ardından bile üstlerinden inmeyen çocuklar baş gorili tekrar bağırttı. “Size bırakın dedim! AÇIM!” Çocuk üzerinden kalktığında nefes almanın güzelliğini fark etti. “Ah, tanrım!” Dudağı resmen yarılmıştı. Yerde yatmaya devam ederken göz ucuyla diğer çocuğun durumuna bakmak istese de gözleri net görmeyi reddediyordu; ama emin olduğu bir şey varsa o da; çocuğun bebek yüzüne yazık olduğuydu. Son enerjisini toplayarak konuşmaya çalıştı. "Hey! İyi misin?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
buraya güzel bir şey bulucam
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Buraya bir başlık gelecek inşallah.
» Güzel Bir Gün :)
» Güzel bir gün...
» Hangi Şehir Güzel

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Ü L K E L E R :: Londra-
Buraya geçin: