Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Seltsamen Ereignisse

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Hans Finn Landers
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Gryffindor VII | Şeytan'ın Piçi | Quidditch Takım Kaptanı
Hans Finn Landers


Lakap : HANSEY!
Rp Sevgilisi : Daenerys K. F. Landers; BETTER THAN YOURS.
Mesaj Sayısı : 1061
Kayıt tarihi : 06/11/11

Özel
Rp Puanı:
Seltsamen Ereignisse Left_bar_bleue97/100Seltsamen Ereignisse Empty_bar_bleue  (97/100)

Seltsamen Ereignisse Empty
MesajKonu: Seltsamen Ereignisse   Seltsamen Ereignisse Icon_minitimeÇarş. Ağus. 22, 2012 12:09 pm

    İç ve Dış Görünüş:
    Seltsamen Ereignisse C52utGenel olarak saygılı ve karşısındakine karşı iyi huylu bir insandır. Karşısındakine göre değişir tabi. Okumayı ve araştırmayı sever, genelde boş da konuşmaz. Ancak Ravenclaw değildir çünkü içinde kayıtsız ve olası durumda kükremeye hazır bir aslan vardır. En göze batan yönü korumacı olmasıdır belki, kendisine bir şey olduğunda üzülmez ancak değer verdiği bir düştüğünde onu kaldırmak için elinden geleni yapmaya çalışmakla beraber, düşürenin çekeceği vardır. Neyse kaykay yapar, iyi dans eder ve gülmeyi sever. Kafa çocuktur aslında, genelde yanlış anlaşılır ama. Ailesini tanıyamamıştır ve bunun boşluğuyla büyümüştür, yalnız kendi acılarını ortaya koymaktan pek hoşlanmaz, en yakınları bile hakkında onlarca bilinmeyene sahiptir. Dediğim gibi kendini önemsemekle uğraşamayan yetenekli bir gencimiz ve mezun olacak yakında. YAY.


    İki Kelime ile Aile:
  • Bilinmeyen
  • Elma


Yakıştırdığınız Şarkı:

    Rol Oyunu: Seltsamen Ereignisse:
    Yanından geçtiği Muggle'ların bile ona hayretle baktıklarını görebiliyordu. Rüzgarı ustalıkla kontrol ederken, dört tekerlekle uçuyor gibiydi. Kaykay ayaklarının altında, gökyüzündeki süpürge kadar iyi idare olurken önüne çıkan bir tümseğin daha üzerinden atlayarak geçti. Çatlak Kazan'la evin arasındaki mesafe pek değildi, belki yedi belki de sekiz durak o kadar. Ki otobüse tabi olmayan biri olarak kestirme yolları da hesaba katınca yol gerçekten kısalıyordu. Çatlak Kazan'ın önüne kadar gelip sağ ayağını kaykayın arkasına bastırarak yavaşça durdu ve kaykayı kolunun altına alıp Hana girdi. Henüz erken saatlerde olduklarından, Han o kadar da gürültülü değildi, yalnız bir iki tane geceden kalma vardı ki onlar da sızmakla direnmek arasından müthiş bir noktadaydılar. Masaları silen Tom'a selam verip hanın arka bahçesindeki tuğlalı kapıdan Diagon Alley'e girdi.

    Çoğu mağaza çoktan açılmış gibi görünüyordu, ancak bazılarınınsa kepenkleri tamamen inikti. Yaşlı Ollivander'ı yerleri süpürürken gördü ve başıyla selam verip gülümseyerek yoluna devam etti. Ollivander akşamaydı, ilk önce işe gitmeliydi. En sonunda soluk pembe tabelası ve neşeli ambiyansıyla Cafe de Angelo göründü. Madam Angela çoktan içeride yeni pastalar yapmaya başlamış olmalıydı, saati dokuza çeyrek var diyordu yani geç kalmamıştı. Yine de koşarak içeri girdi. çantası ve kaykayı görünmeyen bir yere bıraktıktan sonra önlüğünü giyip sıradan faaliyetleri yapmaya hazırlandı. Bu yaz hep üç kişilerdi, Madam Angela, oğlu Andrew ve Hans, oldukça da iyi iş çıkarmışlardı hani. Lakin şuan dükkanda ses soluk yoktu, Madam Angela'ya bakmak üzere aşağı indi ancak onu karşılayan yabancı biri oldu. Soğuk ve bir yerlerden tanıdık gelen bir adam. Oldukça da genç görünüyordu, ancak Hans onu tanımadığına dair yemin edebilirdi. "Kimsiniz acaba?" diye sordu sakin bir tonda ve sakin bir ifadeyle, ancak aynı sakinlik içinde pek yoktu.

    Siyahlı genç adam ayağa kalkarak yanına yürüdü ve küçümser bir tavırla onu süzdü. Boyları neredeyse aynı sayılırdı, hatta Hans belki bir iki santimle onu geçiyordu. Adam arkasını dönüp mutfakta bir iki adım attı ve iç tırmalıyıcı soğuk sesi duyuldu ilk kez "Seni bekliyordum, evlat." Adamın konuşmasının ardından her yer sanki bulanıklaştı ve birden başına sabahki ağrının daha da kötüsü girdi. Gözlerini kapatıp sağ elini alnına dayadı: terli saçlarındaki serinliği hissedebiliyordu lakin yanan alnına kıyasla bu hiçbir şey değildi. Ağrı ve baş dönmesi sonunda sona erince kendisini eski moda bir koltuğun üzerinde buldu. Gözlerini yavaşça açarken bulanık silüetler yavaşça cisim kazanıyordu ve en sonunda karşısında iki tane Ollivander buldu, gözlerini ovmasıyla bir Ollivander popülasyonu bire düştü. Tek diyebildiği "Burda ne arıyorum?" oldu, Cafe de Angelo'ya gittiğine emindi. Ancak Ollivander ona öyle tuhaf bir şekilde bakıyordu ki.. Pencerelerden sızan akşam güneşini farketti, akşam olmuştu. Peki ama nasıl?

    "Buraya neredeyse on dakika önce geldin, oğlum. Sana uygun asayı arıyorduk ve birden başını tutup yığılıverdin, iyi olduğuna emin misin?" Bu sorunun bir diğer şeklinin 'Saint Mungo'ya gitmek ister misin' olduğunu biliyordu. Yalnız ne olduğunu kavrayabilmiş değildi, kendisini zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyordu. Ve son sözler durmaksızın kulağında yankılanıyordu, ne olduğundan emin değildi ancak şüpheleri vardı; pek de iyi olmayan tahminler. Bildiği tek şeyse, o sesi tanıyordu. Ayağa kalkarak cevap verdi "Oldukça iyiyim, efendim." Aslında Andrew ve Madam Angelo'yu sormak istiyordu ancak bu 'iyi' kavramına ters düşen bir doru olabileceği için sustu. Her zamanki gibi.

    Ollivander rahatlamış gibi gülümsedi ve düşünceli bir ifadeyle dükkanın sonuna giderek ortadan bir anlığına kayboldu, geri döndüğündeyse uzun siyah bir kutu tutuyordu. Hans bunun kaçıncı denemesi olduğunu bilmemekle beraber sanki asa kendisi için yapılmış veya Ollivander'ın deyimiyle o asa için yapılmış gibi hissetti. Cebinden yeterli parayı çıkarttı -bunun nasıl olduğunu halen anlayamıyordu- ve kibar bir şekilde Ollivander'a uzattıktan sonra kutuyu çantasına attı. Köşede duran çanta ve kaykayı eline alıp kapıyı yavaşça kapatarak Diagon Alley'e çıktı tekrar ve yeni asasını sallayıp eve cisimlendi. Şüphesiz ki hayatının en anlaşılmaz günüydü bu, birilerine ihtiyacı vardı. Eşyaları yere bırakıp aklına ilk gelen şeyi yapmaya koyuldu: mektup yazmak.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Garrick Ollivander

Garrick Ollivander


Lakap : -
Rp Sevgilisi : Gönül ister Madam Malkin.
Mesaj Sayısı : 86
Kayıt tarihi : 16/02/11

Özel
Rp Puanı:
Seltsamen Ereignisse Left_bar_bleue97/100Seltsamen Ereignisse Empty_bar_bleue  (97/100)

Seltsamen Ereignisse Empty
MesajKonu: Geri: Seltsamen Ereignisse   Seltsamen Ereignisse Icon_minitimePerş. Eyl. 13, 2012 5:48 am

    Genç adam sıkıntıyla denediği son asayı da geri bırakırken Ollivander ondaki gergin havanın farkındaydı. Normalde saygıyla gülümseyip selam veren en azından bir iki kelime konuşan çocuk değildi sanki karşısındaki. Bugün Madam Alberta'nın dükkanında çıkan yangından sonra onu ilk kez görüyordu, çekingen bir tavırla St. Mungo'da olanları sordu ve aldığı kısa ve pek hoş olmayan haberler karşısında gidip asaları getirmenin daha uygun olacağını düşündü. Getirdiği asaların hiçbiri yeterince iyi işlemiyordu, aslına bakarsanız ıvır zıvırlar dökmekten başka bir işe de yaramadılar.

    Genç oğlan sıkkın bir tavırla son asayı eline aldığında birden devriliverdi. Garrick, küçük dükkanında pek yaşamadığı bu tür olaylara karşın daima heyecanını bastırıp gereğini yapabilecek birisi olmuştu. Çocuğu pek güç harcamadan -asalar var, gücü onlar harcasın- koltuğa oturtu ve kendisine gelmesi için hazırda bulundurduğu iksirlerden damlattı. Zavallı çocuk, berbat bir gün geçirmiş olmalıydı.. Genç oğlan en sonunda gözlerini açtığında dediği tek şey "Burda ne arıyorum?" oldu. Garrick, şüpheyle kaşlarını kaldırdıktan sonra sakin bir ses tonuyla "Buraya neredeyse on dakika önce geldin, oğlum. Sana uygun asayı arıyorduk ve birden başını tutup yığılıverdin, iyi olduğuna emin misin?" dedi, eğer alacağı cevap olumsuz olursa onu St. Mungo'ya kendi elleriyle teslim edebilirdi, zira çocuğun o hali onu korkutmuştu lakin oğlan iyi olduğunu söyleyince onu zorlayamayacağını biliyordu.

    En azından rahatlamış bir şekilde gülümsedi ve oğlan için uygun olacağını düşündüğü asayı almaya gitti. Analiz ettiği veya etmeye çalıştığı oldukça insan olmuştu bu zamana kadar Garrick2in ancak bunun zor olanlardan biri oluğunu düşünüyordu ancak her ne kadar zor olursa olsun anlaşılamayacak kadar değil. Tahmin ettiği gibi asa -önceki altı taneye kıyasla- oğlanı sarmaladı ve onaylayan ışıltılarıyla küçük dükkanı doldurdu. Gülümseyen bir ifadeyle asanın özelliklerini anlattı Garrick, oğlanın onu dinleyip dinlememesini önemsemeksizin "29 santim. içerisinde ejderha yürek teli bulunur ve çoğu kimse tarafından anlaşılmaz bir ağaç olarak görülse de oldukça dayanıklı olan Teak(Tik) Ağacından yapılmadır. Bu asayı severim, bizzat kendi yapımımdır ve artık sahibini bulmuşa benziyor. Adı Yaz Kumu." dedi "Her ne kadar yakıcı olsa da, bir o kadar çekici."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Seltsamen Ereignisse
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: B Ü Y Ü L Ü B Ö L G E L E R :: Diagon Yolu :: Ollivander's Asa Dükkanı-
Buraya geçin: