Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Rose McQuarez

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Rosalinda McQuarez




Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 10/07/12

Özel
Rp Puanı:
Rose McQuarez Left_bar_bleue90/100Rose McQuarez Empty_bar_bleue  (90/100)

Rose McQuarez Empty
MesajKonu: Rose McQuarez   Rose McQuarez Icon_minitimeSalı Tem. 10, 2012 1:34 am


Saat sekiz sularıydı, güneş batıyordu. Ortalıkta yine boğucu bir sıcak vardı. Ama o, bu pis kokulu, tozlu kent havasını derin derin içine çekti. Başı biraz döner gibi oldu; sersemlemişti. Birdenbire kor gibi yanan gözlerinde ve zayıflamış, san, solgun yüzünde vahşi bir güç parladı. Nereye gideceğini bilmiyor, bunun üzerinde düşünmek bile istemiyordu. Yalnız bildiği bir şey vardı: Bütün bunlara hemen bugün, bıçakla keser gibi son vermek gerekiyordu. Yoksa eve dönmeyecekti; çünkü böyle yaşamak istemiyordu. Ama nasıl son vermeliydi? Bu konuda en ufak bir düşüncesi bile yoktu. Zaten düşünmek de istemiyordu. İçinde kalan çığlığı, boğazını aştıktan sonra ağzından çıkamıyordu. Sevmediğin insanlara katlanmak kadar zor olan bir şey de; her gün işkenceye maruz kalmaktı. Düşünceleri kafasından uzaklaştırmıştı, çünkü düşünceler ona acı veriyordu. O sadece, her şeyin şu ya da bu biçimde değişmesi gerektiğini hissediyor ve biliyordu. Delice bir cesaret ve saplantılı düşüncenin verdiği kendine inanış ve azimle: "Değişsin de nasıl değişirse değişsin!" diye tekrarlayıp duruyordu.

Meydanı, Carshalton ile birleştiren bu kısa sokaktan eskiden sık sık geçtiği olmuştu. Son günlerde, kederli olduğu zamanlar 'daha sık acı duymak için' bütün bu yerlerde dolaşmak hoşuna bile gidiyordu. Şimdi ise, hiçbir şey düşünmeksizin bu sokağa girmişti. Burada büyük bir ev ve bütün alt katı meyhane ve buna benzer yiyecek, içecek satan dükkanlarla doluydu. Buralarda her dakika 'ev kılığıyla' sırtlarında yalnız elbise ile birtakım kadınlar çıkıyor, kaldırımın birkaç yerinde, özellikle iki basamakla çeşitli eğlence yerlerine inilebilen bodrum katlarının ağızlarında kümeleniyorlardı. Bu dakikada bu eğlence yerlerinden birinden yükselen gürültü ve patırtı, bütün sokağa yayılıyordu. Bütün sokağa şenlik havası veren gitar sesleri eşliğinde dans eden kadınların arasına yüksek sesle küfrederek elinde sigara, sarhoş biri karışmıştı. Bir yere gitmek istediği, ama gideceği yeri unuttuğu sanılabilirdi. Rose kalabalık kadın grubunun önünde durdu. Kadınlardan birinin elinde bulunan gazete kağıdına sarılmış bira şişesini aldı ve usulca kafasıyla teşekkür ederek oradan ayrıldı. Elindeki şişe bitene kadar gitar sesleri çoktan şehrin karanlığına gömülmüştü.

Derin düşüncelerinden kaçmak için çıktığı o kasvetli eve geri dönmek zorundaydı. Kendisi hala kabul edemese de on bir yıldır oraya aitti. Her gece eve sarhoş gelip dayak yediği Bay Rochester'a ve çok sevdiği (!) halası Sophie'nin yanına. O eve geldiğinde altı yaşındaydı. Ne garip ki gençliğini harcadığı yerde onu o eve bağlayan ve onu mutlu eden tek şey babasının emanetiydi; kardeşi Kate. Annesi ve babasının hayatta olmamaları yetmiyormuş gibi birbirinden huysuz bu iki canavarla aynı evde kalmak Rose için artık bir işkenceydi ama kendi hayatını bir kenara bırakıp kız kardeşini düşünmek zorundaydı. O ev, belki kabus gibiydi, her gece yediği dayak katlanılmazdı belki ama kafalarını sokacak bir yerleri vardı; en azından aç değillerdi. Şımarık bir kız olmadı asla, öyle yetişmedi. Kendi kararları için başkalarını düşünmemezlik yapmadı. O, tek de bir şekilde idare edebilirdi ama kendi başına buyrukluğuyla o kızın hayatını yoksayamazdı.

Büyük bir gıcırtıyla açtığı bahçe kapısını kapattıktan sonra yalpalayarak zili buldu. Bay Rochester'ın böğürtülü sesi bütün evde yankılanıyordu. Rose derin bir nefes aldı ve ışıktan kamaşan gözlerini açık tutmaya çalışarak eve girdi. Kate, bütün evin işini yapmanın yorgunluğuyla Rose'un kollarına yığıldı. Rose küçük kardeşini alnından öperek koltuğa yatırdı. İçeriden içki içmekten taşıyamaz hale gelen göbeğiyle Bay Rochester belirdi. Uzun ve sert mizaçlı olması onu korkutucu kılıyordu. Elindeki bira şişesini duvara fırlatarak "Sana diyorum küçük sürt*k, kalk!" diye böğürürken Kate'i hırpalıyordu. Rose kardeşini vahşi adamın elinden zor kurtardı.Kes şunu hayvan herif, kardeşime bir daha sakın dokunma!" Bay Rochester, Rose'a gelişigüzel bir kaç tokat salladı. Genç kız sendeleyerek yere yapıştı. Aslında hiç bir zaman o adama boyun eğmemişti. Karşısında yalvaran, zırlayan bir kız olmamıştı. Soğukkanlılığını koruyarak yavaşça ayağa kalktı. Sert bakışlarını eniştesinin üzerine dikti. Bir kaç dakikalık süren sessiz ortamı dalgalı yeşil tonu saçları ve onu ürkütücü kılan grimsi teni ile merdivenlerden aşağı inen Sophie halası bozmuştu; "Rose. Uğruna okulundan, hayatından vazgeçtiğin çocuk geldi. John. Yukarıda."

Halasının söylediği her kelime kulaklarında yankılanıyordu Rose'un. Gözleri kocaman açıldı, göz bebekleri büyüdü; gözlerinin içi parlıyordu resmen. "John!" diye bir kez daha fısıldadı ismini içinden. Yıllar sonra; John. Sözünü tutmuştu. On dört yaşındayken tutulmuştu O'na. Yaşadığı onca şeyle birlikte ona sırtını dönmeyen tek insan olduğu için sonsuz bir güven besliyordu John'a karşı. Lisedeyken John'a haksızlık yapan bir öğretmene kendi başlarına haddini bildirmeye çalışınca ikisi de okuldan atılmıştı, John'u da suç işleyen çocukları cezalandırmak için götürdükleri bir ceza evine kapatmışlardı. Rose ne olursa olsun geleceğine inanıyordu hep, söz vermişti çünkü ve tuttu da. Ağzı kulaklarına vardı bir anda. Kalbi yerinden çıkacak gibi, deli gibi atıyordu. Eli ayağı dolandı birden, peri masallarındaki gibi, mutluluktan uçuyordu adeta. Elbisesinin eteklerini kavrayıp ikişer ikişer çıktı merdivenleri. Koridorun sonundaki oda sanki dünyanın öbür ucundaymış gibi geldi Rose'a. Kapının tokmağını kavrayıp hızlıca açtı kapıyı. Karşısında hafif kirli sakallı, uzun boylu, esmer tenli ve hala on dört yaşındaki masumiyetiyle bakan bir adam duruyordu. Rose karşısında gördüğü adama bir kez hayranlıkla baktı, karnındaki kelebekleri hissedebiliyordu. Göz yaşları içinde sevgilisinin boynuna atladı. "Ah John, biliyordum! Beni bırakmadın." Şaşkınlıkla dudağından dökülen kelimeler yerini göz yaşlarına bırakmıştı. "Tabi ki bırakmadım. Ağlama sevgilim, seni bu evden götürmeye geldim." Rose, sevgilisinin kollarından sıvışıp umutla yüzüne baktı. Bitmişti, artık bu korkunç evde kalmak zorunda değillerdi. Rose, John'a daha sıkı sarılırken eniştesinin gürültülü ayak seslerine aşağılayıcı sözlerini duyuyordu. Korkunç adam kapının önüne dikildi, bağırıp hakaretler yağdırmaya devam ediyordu. Rose, John'u bırakıp bütün soğukkanlılığı ve yüzündeki alaycı gülümsemesi, bir o kadar da kazanmışlık ifadesiyle eniştesine döndü; "Sevinebilirsiniz Bay Rochester. Yarın bu evden defolup gidiyoruz." Son sözlerini vurgulayarak söyleyip kapıyı vahşi adamın suratına kapattı. Saten elbisesi üstünden sıyrılırken dudakları çoktan sevgilisinin dudaklarıyla buluşmuştu bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alyssha Cassidy Malfoy
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Slytherin VII. Sınıf Öğrencisi | Bina Başkanı
Alyssha Cassidy Malfoy


Lakap : Aly, Cass
Rp Sevgilisi : Xavier Shane Raymond.
Mesaj Sayısı : 827
Kayıt tarihi : 01/11/09

Özel
Rp Puanı:
Rose McQuarez Left_bar_bleue100/100Rose McQuarez Empty_bar_bleue  (100/100)

Rose McQuarez Empty
MesajKonu: Geri: Rose McQuarez   Rose McQuarez Icon_minitimeSalı Tem. 10, 2012 4:04 am

# Betimleme: 28/30
# Akıcılık: 7/10
# Yazım Kurallarına Uyum: 10/10
# Sayfa Düzeni: 9/10
# Renklendirme: 5/5
# Kurgu: 22/25
# Uzunluk: 9/10

Puanınız; 90!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Rose McQuarez
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Rose Vol.2
» Frances Rose
» Frances Rose
» Frances Rose

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Karakter İşlem ve İstek Geçmişi-
Buraya geçin: