Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Sitemize hoş geldiniz.
Lütfen giriş yapınız ya da üye olunuz.

WoD Yönetimi.
Whisper of Death RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Arthur Jeff Phorkys

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Eliesha Dulcie Hargrove

Eliesha Dulcie Hargrove


Lakap : Genellikle arkadaşlar berk der. (:
Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 28/06/12

Özel
Rp Puanı:
Arthur Jeff Phorkys Left_bar_bleue77/100Arthur Jeff Phorkys Empty_bar_bleue  (77/100)

Arthur Jeff Phorkys Empty
MesajKonu: Arthur Jeff Phorkys   Arthur Jeff Phorkys Icon_minitimePerş. Haz. 28, 2012 8:20 pm

İnsanların nefretine maruz kalmak kimi zaman gerçekten korkunç olur, bir
de bu kişiler içten içe sizden korkuyorsa yapamayacakları şey yoktur.
Tıpkı on yedi yıl önce olanlar gibi… Zavallı bir kadını ateşin içine
atmışlardı, iblisin annesini. Güzeller güzeli Valeria hayatını bir
kısmını hep kaçarak geçirmişti. St. Dougles’tı son durağı orada bir
hayat kurmaya karar vermişti. Lakin hiç hoş karşılanmamıştı orada da
hamile bir kadın, eşi olmayan hamile bir kadın. Bütün kasaba halkı ona
fahişe gözüyle bakmışlardı. Sadece karşı evinde oturan Bay Geraghty,
Valeria’ya iyi davranmıştı. Yine yalnızdı Valeria, kendine söz vermişti
güçlü olacaktı adının kadını olacaktı. Bütün bunların sebebi karnındaki
yaratıktı. Nefret etmişti ondan en başta, öldürmek istemişti onu,
kendisini. Başaramamıştı birisi, birileri koruyordu onu. Zamanla sevmeye
başlamıştı, alışmıştı onunla yaşamaya. Henüz 5 aylık hamile olmasına
rağmen karnı dokuz aylık hamile kadınlar gibiydi. Valeria krem rengi
koltuktan güçlükle kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Beyaz tül perdeyi
hafif araladı ve dışarıya baktı kar yağıyordu, temmuzun ortasında kar
yağıyordu olacak iş değildi. Valeria’nın eli karnına gitti. “Vakti geldi mi?”
diye mırıldandı. Tekrar çift kişilik koltuğuna oturdu. Burası küçük bir
evdi lakin hoş ve sıcak bir yerdi. Krem renginde çift kişilik koltuğun
iki çaprazında da mor renkli tekli koltuklar vardı, tam karşısında ise
bir televizyon. Koltukların arka tarafında ise mutfak vardı. Üst katta
iki tane oda biri Valeria için diğer ise karnında ki için. Televizyon
kumandasını eline aldı Valeria ve televizyonu açtı. Haber kanallarında
gezindi. Dünyanın dört bir yanında felaketler oluşuyordu, kimi kanallar
dünyanın sonun geldiğini söylüyordu. Elbette dünyanın sonu gelmemişti.
Kapının çalmasıyla Valeria korkuyla sıçradı. “Valeria içeride misin?” diye sordu bir erkek. John’un sesiydi bu. Valeria’nın suratında istemsiz bir tebessüm oluştu. “Kapı açık John.” Dedi sesinin çıktığı kadar. Kapı açıldı ve iyi komşu John içeri girdi. “Sen iyi misin?” diye sordu Valeria’ya. Valeriya başını iki yana salladı. Çok ağrısı vardı. “Geliyor John!” diye çığlık attı.

1968 Mayıs

“Erica bebeğim yanıma gel hadi.”
Dedi Valeria ağlamaklı bir ses tonuyla. Çöp kutusunun arkasından kızına
seslendi. Küçük kız hızlı adımlarla annesinin yanına gitti ve ona
sarıldı. Zavallı küçük ne olduğunun farkında değildi. Bütün kasaba halkı
onu arıyordu. Valeria’yı ve çocuğu. Kilisenin arkasında hazırladıkları
ateşin içine atmak için arıyorlardı onları. “Sana bir şey yapamazlar Erica, sen özelsin bebeğim.”
Diye mırıldandı kadın kızının kulağına ve başından öptü kızı.
Gözyaşlarını sildi genç kadın ve kızını kucağına alıp saklandığı yerden
çıktı. Buna değerdi, kızı için sefil hayatının bitmesi önemli değildi.
Kendinden emin adımlarla yola çıktı. Onu gören kasaba halkı kadının
üzerine doğru koşmaya başladılar. İblisin fahişesi diye bağırıyorlardı
genç kadına. İkisini de yakalayıp kiliseye götürdüler. Önce Valeria’yı
yakacaklardı. Küçük iblise annesinin yanışını izleteceklerdi. Valeria’yı
kilisenin bahçesindeki ağaca bağladılar. Valeria kendi hayatı için
endişelenmiyordu hiç, onun için önemli olan Erica’ydı. Ilık esen rüzgar
genç kadının suratına çarpıyor ve onu rahatlatıyordu. Rahatlamak onun
durumunda biri için imkansızdı fakat ölümden korkmuyordu. “Anne!”
diye bağırdı küçük Erica. Valeria kızına uzaktan gülümsemekle yetindi.
Ateşi yaktıklarında etraf Valeria’nın çığlıklarıyla boğuldu. “Bak küçük iblis, görüyor musun annenin nasıl yandığını senide yakacağız onun gibi.”
Dedi kasaba halkından biri Erica’ya. Annesinin yanışını izledi Erica.
Çığlıkları kulaklarına doldu, annesinin o halde görmek küçük çocuğu
içten yaralamıştı. Yeni bir ateş yaktı kasabalılar, bu Erica içindi.
Sıra ondandır. Önce demir çubuğu ateşte ısıtıp kızın koluna 666 rakamını
yazdılar. Daha sonra küçük çocuğu bir ağaca bağladılar. İblis, şeytan
diye bağırıyorlardı küçük çocuğa. Erica’ya yanacağını söyleyen adam
ağaca doğru yaklaştı ve etraftaki samanları, çalıları ateşe verdi.
Erica’nın etrafındaki herkes kahkaha atıyor büyük bir sevinçle kızın
yanmasını izliyorlardı. Bir süre sonra herkes sustu, kızdan hiçbir ses
çıkmıyordu çünkü. Bu imkansızdı, ateşin içersindeydi, yanıyordu ama o
bağırmıyordu. Kasaba halkının hesaba katmadığı bir şey vardı. Erica,
Valeria gibi değildi. O zaten ateşti, onu bu şekilde öldüremezlerdi. Bu
imkansızdı. Ateş kendi kendine sönmeye başladı, kasaba halkı şok
içerisindeydi. Hiç birinden bir tepki gelmiyordu, Erica koşarak kaçmaya
başladı oradan. Erica’nın kaçtığını gören birkaç kişide peşinden koşmaya
başladı. “Erica buraya gel!” diye bağırdı
John. Arabanın içerisinde küçük çocuğu bekliyordu. Erica koşarak arabaya
gitti ve bindi. John arabayı çalıştırdı ve St. Dougles’dan uzaklaşmaya
başladı. “Annene ne yaptılar?” diye sordu John. “Onu yaktılar John, beni de yakmak istediler ama ben kaçtım.” Dedi küçük kız ağlayarak. John eliyle küçük kızın gözyaşlarını sildi. “Ağlama Erica, biz seninle yeni bir hayata başlayacağız.”

14 yıl sonra…
Esneyerek yatağından kalktı Erica. Saat öğleni geçiyordu ve o daha yeni kalkmıştı. “Günaydın Mick.”
Dedi Erica ve duvarında asılı olan Mick Jagger posterini öptü. Bunun
gibi bir çok poster asılıydı odasında. Klasik bir genç odasıydı burası.
Bir yatak büyük bir dolap, ve bir çok müzik kasetleri. Banyoda elini
yüzünü yıkadıktan sonra odasına geçti ve siyah taytını ve yarım
tişörtünü giyip aşağıya indi Erica. Mutfakta kahvaltı hazırlayan
babasının yanağından öptü ve tabaktaki dilimlenmiş salatalardan birini
ağzın attı. “Günaydın babacık.” Dedi gülümseyerek Erica. “Kahvaltının hazır olmasını bekle ufaklık ve günaydın mı? Saat öğleni geçiyor.”
Dedi John başını iki yana sallayarak. Babasının bu haline güldü Erica
ve oturma odasına gitti. Kumandayı alıp televizyonu açtı, bir müzik
kanalında durdu ve şarkının sesini sonuna kadar açtı. Beatles, Erica’nın
en sevdiği gruplardandı. “Ah Erica kıs şu müziğin sesini!”
diye bağırdı John. Erica babasının dediğini umursamadan çalan şarkıya
eşlik etmeye başladı. John odaya gelip kumandayı aldı ve televizyonu
kapattı. “Kahvaltıya.” Dedi John eliyle
kahvaltı masasını gösterdi. Erica oflayarak koltuktan kalktı ve mutfağa
gitti. Etrafa bir sessizlik çökmüştü. Ne Erica’dan ne de John’dan ses
çıkmıyordu, ikisi de sadece kahvaltılarını yapıyordu. Bu kasveti ve
sessizliği bozan John oldu. “Okul nasıl Erica?”
diye sordu. Okul, Erica için cehennem gibiydi. Okuldakilerin çoğu ondan
nefret ediyordu. Özellikle kolundaki 666 rakamları okuldakileri
korkutuyordu. “Eh işte.” Dedi kısaca Erica.
Okul hakkında konuşmak istemiyordu. Konuşacak birçok konu varken neden
okulu seçmişti John? Mesela Rolling Stones’un gelecek hafta
gerçekleşecek konseri hakkında konuşabilirlerdi. “Gelecek hafta konser var.” Dedi Erica. Biletleri almak için paraya ihtiyacı vardı. “Hım.” Dedi John. Erica beklentiyle babasının suratına baktı. “Elbette beraber gidebiliriz.”
Dedi John. Birlikte? Erica şok içersinde babasına bakıyordu. Erica
küçük çocuk değildi ve ölse de babasıyla konsere gitmezdi. John kızının
bu tepkisi üzerine kahkaha attı. “Şaka yapıyorum ufaklık. Andrewla mı gideceksin?”
diye sordu John. Elbette Andrew ile gidecekti. Sanki gidebileceği başka
arkadaşı vardı. John, Erice ile Anrew’u sevgili sanıyordu. Öyle
değillerdi, sayılmazlardı. Onlar sadece takılıyorlardı. Erica bir ilişki
yaşamaya hazır değildi. İlişki ardında sorumluluklar getirir ve kimse
bu sorumlulukları yerine getiremez sonra her şey boka sarar. Erica
kahvaltısını bitirip masadan kalktı, “Ben gidiyorum.”
Dedi babasını öpüp evden çıktı. Birkaç sokak ötedeki parka doğru
yürüdü. Yolda onu görenler parmaklarıyla hiç utanmadan Erica’yı
gösteriyor ve yanındakine bir şeyler söylüyordu. Kafasını eydi ve
yürümeye devam etti. Yerdeki çöpleri ayağıyla ittiriyordu. İnsanlar ne
kadar pis diye düşündü. Parka geldiğinde salıncaklardan birine oturdu.
Salıncaktan çıkan gıcırtılar onu rahatsız ediyordu. Başını yavaşça
yukarı kaldırdı, kuşlara baktı, özgürce uçan kuşlara. Ne kadar da
şanslılar diye düşündü. İstedikleri her yere gidebilirler.
Etrafındakiler onlardan nefret etmiyor. Erica’nın istediği sadece biraz
sevilmekti. Korkulacak biri değildi o. Arkasından esen rüzgâr saçlarının
uçuşmasına ve yüzünü kapanmasına sebep oluyordu. Saçlarını geri itti ve
bir kısmını kulağının arkasına yerleştirdi. “Hey iblis!”
diye seslendi biri. Erica sesin geldiği yöne doğru baktı. Onun
yaşlarında birkaç erkekti. Erica onları aldırmadan gökyüzüne bakmaya
devam etti. “Hey biliyor musun o küçük fahişenin kolunda 666 yazıyor eminim kendisi yazmıştır onu.” Erica gittikçe sinirlenmeye başlamıştı. Kim di bunlar? Onun hakkında nasıl böyle konuşabilirlerdi? “Hey tüysüzler!” diye seslendi Erica. Salıncaktan kalktı ve onlara doğru yürümeye başladı. “Hayalarınızı tekmelemeden gidin buradan.” dedi Erica kendinden emin bir şekilde. Oğlanlardan biri Erica’ya yaklaştı elini çenesinin altına koydu ve konuşmaya başladı. “Bak şu küçük sürtüğe.” dedi ve Erica’dan biraz uzaklaştı. “Bizi tekmeleyecekmiş ha?” dedi ve kahkaha attı. “Bir daha bana dokunursan yemin ediyorum kafanı patlatırım.” dedi Erica. İyice sinirlenmişti. “Hadi dostum, eğlendik gidelim artık.” dedi içlerinden biri. “Hadi ama dostum gerçekten iblis olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi? O sadece yalancı bir sürtük.” dedi genç ve Erica’ya doğru yaklaştı “Değil mi tatlım?” dedi ve Erica’nın saçından bir tutam eline aldı. Erica hızla geri çekildi. “Sana, bana bir daha dokunma demiştim!”
diye bağırdı. Öfke doluydu içi, öfke ve nefret. Her şey bir anda
olmuştu Erica’nın karşısındaki gençlere odaklanması, onların acı
içerisinde kıvranması, Erica’ya sürtük diyen çocuğun başının patlaması
her yerin kan olması, hepsi bir anda gerçekleşmişti. Arkasından gelen
alkış seslerini duyunca hızla döndü ve karşısında duran adama baktı. Çok
tanıdık geliyordu adam ama nereden tanıdığını çıkaramıyordu. “Sen kimsin?”
diye sordu Erica. Karşısındaki yakışıklı biriydi, otuzlu yaşlarındaydı,
uzun boyluydu baya uzundu boyu belki 1.90 falan vardı. Gülümseyerek
Erica’ya bakıyordu yabancı. Biraz zorladı kendini Erica nereden
hatırlıyordu bu adamı? “Beni tanıyorsun Erica.”
dedi yabancı. Erica şaşkınlıkla adama bakıyordu bunun olması
imkansızdı. Şimdi her şey daha da netleşmişti. Her gece rüyasında
gördüğü o bulanık yüz, durgun deniz kadar berrak olmuştu. Bir çok insan
onu iblis, şeytan, lucifer olarak biliyordu.“Rüyamdaki adamsın.” dedi Erica ve fısıldayarak “Babam.” diye ekledi. “Sen beklenen büyük son ve muhakkak ki bizim başlangıcımız olacaksın kızım. Benimle gel Erica.” dedi adam ve elini Erica’ya uzattı.

-Rp Out-
*Bu rpyi başka sitelerde kullandım istediğiniz zaman istediğiniz her türlü kanıtı sunabilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Theodorakis Palabras

Theodorakis Palabras


Lakap : Apollo
Rp Sevgilisi : --
Mesaj Sayısı : 605
Kayıt tarihi : 19/08/10

Özel
Rp Puanı:
Arthur Jeff Phorkys Left_bar_bleue99/100Arthur Jeff Phorkys Empty_bar_bleue  (99/100)

Arthur Jeff Phorkys Empty
MesajKonu: Geri: Arthur Jeff Phorkys   Arthur Jeff Phorkys Icon_minitimeCuma Haz. 29, 2012 12:22 pm

# Betimleme: 23/30
# Akıcılık: 7/10
# Yazım Kurallarına Uyum: 9/10
# Sayfa Düzeni: 5/10
# Renklendirme: 2/5
# Kurgu: 23/25
# Uzunluk: 8/10

Puanınız; 77!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://cookieandmilkshake.tumblr.com/
 
Arthur Jeff Phorkys
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Arthur.
» Jeff Sirius Williams
» James Jeff Valdez
» James Jeff Valdez
» Arthur | Puan Yükseltme

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Whisper of Death RPG :: Karakter İşlem ve İstek Geçmişi-
Buraya geçin: